1. Haberler
  2. Teknoloji
  3. Veri Patlaması: Uçaklardan Yapay Zekaya Uzanan Yol

Veri Patlaması: Uçaklardan Yapay Zekaya Uzanan Yol

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Her gün, dakikada yaklaşık 70 uçak havalanıyor. Uçakların her noktasında veri toplama amacıyla binlerce sensör bulunurken, en fazla sensör uçağın motorlarında yer alıyor. Bu sensörlerden elde edilen veriler, güvenlik açısından büyük önem taşıyor.

Bunun yanı sıra, koltuklarda, koridorlarda, havalandırma sistemlerinde ve mutfaklarda da sayısız sensör mevcuttur.
Bir saatlik bir yolculukta bu sensörler, 1 terabayt veri üretiyor ki bu miktar, bir jetin eski adıyla Twitter, yeni adıyla X’ten bir günde üretilen veriden çok daha fazla bir değere denk geliyor.

Her gün havalanan 100 bin uçak, hava durumu, motor performansı, yakıt verimliliği, yolcuların ortalama ağırlıkları ve yol boyunca tüketilen kahve sayısı gibi milyonlarca, hatta milyarlarca veriyle geri dönüyor. Peki, dünyanın diğer alanlarından toplanan verilere ne olacak?

Süpermarketler, otoyollar, online alışveriş siteleri, fabrikalar, spor salonları, okullar, adliye binaları ve hastanelerde akıl almaz bir veri akışı söz konusu.

Bilim insanlarına göre, bu yıl 175 zettabayt veri üreteceğiz. Eğer bu verileri CD’lere kaydetsek, dünyayı 22 kez dolaşma kapasitesine ulaşırız. Bu da yaklaşık 1 trilyon 750 milyon 4K filme eşdeğer bir veri hacmi demektir.
Gün geçtikçe hayatımızda her an artan veri toplama süreci devam etmekte… Otonom araçlar, mobil asistanlar, akıllı telefonlar, saatler ve televizyonlar, bu verilerin toplayıcıları ve ileticileri olarak işlev görüyor.

Uzmanlar, bu büyük veri işlemesi konusunu nasıl değerlendiriyor?

Bernard Marr:

Mobil devrim ve sosyal medya patlaması, çok büyük miktarda verinin aniden elimizde oluşmasına neden oldu. Bunun sonucunda bulut teknolojisi gelişti; bu, verilerimizi işlemek için uzak veri merkezlerindeki bilgisayarlardan faydalanabileceğimiz anlamına geliyordu. Evlerimizdeki bilgisayarlar ya da cep telefonlarıyla sınırlı kalmamış olduk. Bu durum, modern yapay zekanın önüne inanılmaz fırsatlar çıkardı.

Halil Aksu:

İnternete bağlı her cihaz, veri üretecek ve bu veriler, o meşhur büyük veriyi oluşturacak; terabaytlar, petabaytlar, zetabaytlar… Akıllı büyük dil modelleri de bu verilerle eğitildi. Şu anda yoğun bir şekilde kullandığımız ve hayranlıkla izlediğimiz üretken yapay zeka araçları, tüm dijital verilerle eğitilmiştir.

Bir dakikalık süre zarfında; 210 milyon e-posta gönderiliyor, 60 milyon mesaj bir başka kişiye ulaşıyor. 5 milyon Google araması yapılıyor, bir milyon kişi Facebook’a giriyor. 450 saat uzunluğundaki video, Youtube’a yükleniyor ve 5.2 milyon video izleniyor. Bu kadar veri sadece 1 dakikada ortaya çıkıyor.
Her geçen gün artan bu veri, “Big Data” yani “Büyük Veri” olarak adlandırılıyor…

Büyük veriyi elde etmek, depolamak ve analiz etmek için oldukça fazla işlemci gücü gerekiyor.

Yapay zekanın hızlı gelişiminin bir diğer nedeni de son dönemde sağlanan büyük işlem gücü artışı. Ayrıca verilerin bir cihaz üzerinde değil, “bulutta” depolanabilmesi de önemli bir faktör. Çiplerin daha küçük ve daha güçlü hale gelmesi, yapay zeka işlemlerinin akıllı telefon gibi daha küçük cihazlarla gerçekleştirilmesine olanak sağlıyor.
Büyük veri, bulut teknolojisi ve güçlü işlemciler. İşte bu üç alandaki ilerlemeler, yapay zekayı son derece güçlü bir varlık haline getirdi.
Son 60 yılda devasa büyüklükteki, klavye ya da ekranı olmayan bilgisayarlardan, kendi başına öğrenebilen küçük ve kullanımı kolay makinelere geçilmiş durumda.

Bilim dünyası, bu süreçte birçok farklı yapay zeka türlerini hayata geçirdi ve yenilerini üretme çalışmalarını sürdürüyor.

Amacımız; insan zekasına benzer şekilde problem çözebilen, bilinç sahibi genel bir yapay zeka yaratmak…

İnsan zekasını aşabilen, her türlü bilişsel görevi eksiksiz yerine getirebilen süper yapay zeka ve empati yeteneğine sahip, kendine özgü karakteri olan bir öz-farkındalık yapay zekası geliştirmek…

Bernard Marr:

Yapay zekanın öğrenme yöntemlerinden biri, insan davranışlarını taklit etmektir. Örneğin, bir Tesla aracı, insanların nasıl sürdüğünü gözlemler ve bunu taklit ederek öğrenir. Ancak en son evrim, bu araçların hepsini bir araya getiren büyük dil modelleridir. ChatGPT ve Google Gemini gibi araçlar, herkesin erişimine sunuldu ve yapay zekayı hayatımıza entegre etti. Bu araçlar, sorularımıza yanıtlar vererek metinler, görüntüler, müzik ve videolar oluşturabiliyor. Günümüzde bu evrim süreci devam etmekte ve gelecekte de devam edecektir.

Aslında şu an elimizde bulunan yapay zeka, Sınırlı Yapay Zeka olarak değerlendirilmekte.

Sınırlı yapay zeka, geçmiş verilerden öğrenme yeteneğine sahiptir ve kararlarını bu öğrenmelere dayanarak verir. En bilinen örnekleri arasında otonom sürüş sistemleri gelir. Araçlar, yol koşullarını değerlendirip daha önce kendilerine öğretilen verileri hatırlayarak yeni kararlar alır. İşte bu sınırlı yapay zekanın bir sonraki aşaması, Generative AI yani Üretken yapay zekadır.

Orkun Işıtmak:

Yapay zeka, sorumlu ve doğru kullanıldığında gençliği olumlu yönde etkileyecektir. Özellikle yaratıcılık, eğlence ve öğrenme alanlarında daha erişilebilir ve kolay bir ortam sunacağına inanıyorum.

Matt Brittin:

Google’ın amacı, dünya üzerindeki bilgileri düzenleyip bunu herkes için faydalı ve erişilebilir kılmaktır. Yapay zeka bu hedefi daha da ileri götürecektir. Eğer konuşamıyor ve okuyamıyorsanız, yapay zekanın yetenekleriyle size yardımcı olabiliriz.

Üretken yapay zeka, bilinen ve kullanılan yapay zeka türleri arasında en ileri aşama olarak kabul ediliyor ve belirli veri girdileri kullanarak yeni ve özgün içeriklerin üretilmesine imkan tanıyor. Sanatçı bir hassasiyetle fotoğraflar, grafikler, resimler ve videolar oluşturabilecek kapasitede.

Yonca Dervişoğlu:

Yapay zeka, insan işbirliği ile birlikte insanların potansiyelini ortaya çıkaracak ve bu gelişmeler müzik, bilim ve iş hayatında önemli ilerlemelere kapı aralayacaktır.

Matt Brittin:

Örneğin “Project Relate” adındaki proje, konuşma engelli bireylerin iletişim kurmasına yardımcı oluyor. Telefonunuz ile söylediklerinize altyazı ekleyebiliyorsunuz, bu da iletişim engellerini ortadan kaldırıyor. Bu sayede insanların birbirini anlamasını sağlamak ve kendilerini ifade etmelerini kolaylaştırmak için köprüler inşa etmek, çok büyük bir fırsattır.

21. yüzyılda yaşayanlar, yapay zeka devrimine tanıklık ediyor.

John McCarthy’nin 20. yüzyılda bahsettiği düşünen, konuşan ve hayatı kolaylaştıran bilgisayarlar artık hayatımızda yer alıyor.

Fakat her yeni teknoloji gibi, bu alanda da destekleyenler olduğu kadar karşıtlar da bulunmakta. Kimileri yapay zekanın yapıcı bir etki yaratacağını düşünürken, kimileri ise onun yıkıcı olacağını savunuyor.

Levent Erden:

Yapay zeka, insanların elinden bir şey almayacak. Ancak bu durumu bir fırsat olarak değerlendirmek gerektiğini düşünüyorum. Örneğin, geçmişte nalbantlık yaparken şimdi otomobiller çıktı; dolayısıyla kimse atını getirmeyecek, ehliyet almak ise kaçınılmaz bir durum.

Ayşegül İldeniz:

Teknoloji, heyecan verici bir alandır. Son 30-40 yıl içerisinde insanlık, gündelik yaşamda birçok kişinin aşırı fakirlikten kurtulmasını sağladı. Milyonlarca insan, minimum yaşam seviyesinin üstüne çıkmayı başardı. Bu başarı, kısmen de olsa teknolojik inovasyonların bir sonucudur. Dolayısıyla, teknolojiyi biz insanlar nasıl kullanırsak o şekilde bize geri dönecektir.

Türkiye, yapay zeka ile ilgili atılımlara büyük bir potansiyele sahip…

Zafer Küçükşabanoğlu:

Türkiye’de bir orkestrasyon gerekiyor. Yapay zeka alanında devletin bu görevi üstlenmesi ve kamusal anlamda yönlendirici olması şart. Sivil toplum kuruluşları ve özel sektörü koordine etmelidir. Yapay zeka, veri demektir ve veri koordinasyonu da gerektirir. Bu süreçte gençlere odaklanmak önemlidir. Türkiye, yerinde yaşayan 0-21 yaş arası 27 milyon genci ile büyük bir avantaja sahiptir. Eğer bu gençlerimizin potansiyelini doğru bir şekilde değerlendirirsek, Türkiye yapay zeka endekslerinde ilk 10 ülke arasında yer alabilir.

Veri Patlaması: Uçaklardan Yapay Zekaya Uzanan Yol
Yorum Yap
Bizi Takip Edin