Megabayt, gigabayt, terabayt, petabayt ve zettabayt…
Günümüzde toplanan, işlenen ve depolanan büyük veri, daha önce hiç olmadığı kadar büyük boyutlara ulaştı. Bu durum, sessiz bir yapay zeka devriminin kapılarını araladı.
Peki, yapay zeka bize ne gibi fırsatlar sunacak?
Bazıları, açlığın ve yoksulluğun sona ereceğine, her bireyin bolca zenginlik yaşayacağına inanarak iyimser bir görüş sergiliyor.
Diğerleri ise, işsizlik ve zengin-fakir arasındaki uçurumun derinleşeceği gibi karamsar bir tablo çiziyor.
Hangi taraf haklı? Yapay zeka insana yardımcı mı olacak, yoksa yıkıcı sonuçlarla mı karşılaşacağız?
Cevabı bulmak için tarihe bir bakış atmakta fayda var.
Bugünkü teknolojiler, milyon yıl öncesinin basit aletleriyle kıyaslandığında çok değişmedi. İnsanlık tarihi boyunca yaşanan büyük buluşlar, son yüzyıllarda yoğunlaşarak hayatımıza etki etti.
Ayşegül İldeniz:
Önümüzde yepyeni bir çağ var. Hayatımızda vücudumuzu yoran işleri geride bırakarak daha çok sorguladığımız, yenilikler ürettiğimiz bir döneme geçiş yapabiliriz.
Matt Brittin:
Örneğin, “Project Relate” isimli bir proje, konuşma engeli olan bireylerin iletişim kurmasına yardımcı oluyor. Bu sistem, kullanıcının söylediklerini anında altyazıya dönüştürerek iletişim engellerini ortadan kaldırıyor. Bu tür girişimler, insanlar arasında köprüler inşa etmenin çok büyük bir fırsat sunduğunu gösteriyor.
Suncem Koçer:
Bizim yerimize birçok sorunu çözebilecek makinelerle yaşamak zorunda kalacağız ve bu durumda kendi yeteneklerimizi yeniden tanımlamak durumunda kalacağız.
Faruk Eczacıbaşı:
Elektrikten matbaaya, buharlı makinelerden internete kadar birçok buluş, kendi çağını başlattı. Yapay zeka da bu tür bir devrimi temsil ediyor. Ancak önümüzde daha birçok yenilik var. Yapay zeka, şimdiye kadar insanların yapabildiği:
– Yol gösterme,
– Yüz tanıma,
– Tıbbi verileri analiz etme,
– Görsel içeriği oluşturma,
– Hikaye ve müzik yazma yeteneklerine sahip.
Yeterli verinin bulunduğu her alanda yapay zeka başarıyla işlemlerini gerçekleştirebiliyor. Gelecek içinse daha büyük hedeflerimiz var:
– Tedavi edilemez hastalıkları ortadan kaldırma,
– Yoksulluğu sona erdirme,
– İklim krizine çözümler geliştirme,
– Trafik kazalarını önleme.
Altan Çakır:
Bilgisayarlardaki işlem gücü, her iki yılda bir iki katına çıkan çipler sayesinde yükseliyor. Bir milyar işlem yapabilen bir bilgisayarın maliyeti, 1960’larda Amerika’nın o dönemdeki bütçesine eşitti. Ancak bu, zamanla önemli ölçüde düştü.
1997’de bir spor otomobil fiyatına, 2013’teyse sadece 25 sente kadar gerileyen bu teknoloji, bugün 2 sent gibi düşük bir maliyeti var.
Artık terafloplardan bahsediyoruz ve bu bilgisayarlar yalnızca birkaç yüz dolara mal oluyor.
Teknolojinin değişime olan direnci yok. Değişim sürekli olarak daha iyiye, daha ucuza ve daha yaygın hale geliyor.
STEVE WOZNIAK:
Her yeni teknolojinin gelişmesi, mevcut çerçevenin de adım adım genişlemesine yol açıyor. Bir transistörle başlayan serüven, artık 60 milyar transistör barındıran çiplerle devam ediyor. Teknoloji, her aşamada katlanarak büyüyor.
Bugün etrafımız sarılmış durumda ve internete bağlı 40 milyar bilgisayar mevcut. Bu sayının yakın zamanda 500 milyara ulaşacağı öngörülüyor.
Bankacılıktan tapu kayıtlarına, video kurgu ve otomobillerin yazılımına kadar her şey bilgisayar teknolojisiyle çalışıyor. Beyin, karmaşık bir yapı olmasına rağmen, yaygın olarak saniyede bir katrilyon işlem yapabiliyor ve 35 gigabayt veri işleme kapasitesine sahip. Bilim insanları, bu yetenekleri taklit eden bir mekanik beyin üreterek adını “Yapay Zeka” koydu. Ancak şu an yapay zeka, insana kadar gelişebilmiş değil.
Evet, karmaşık hesaplamaları çok daha hızlı yapabilir ama hayal kurma ya da deneyimleme yeteneği henüz yok. Yapay zekanın yetenekleri sınırlı. Bilim insanları da bu sınırlamaları aşmak için var gücüyle çalışıyor.
Asıl soru, bilim bu programı bir gün otonom bir şekilde çalışıp düşünür hale getirebilir mi? Kimse kesin bir yanıt veremiyor.
Bernard Marr:
Yapay zekanın ilk büyük başarısı, IBM’in Deep Blue bilgisayarının Garry Kasparov’u yenmesi ile gerçekleşti. Ancak bu, geleneksel bir yapay zeka algoritmasıydı. Sonraki büyük adım ise, kuralları bilmediğimiz durumlarda makinelerin eğitilmesi oldu. Google, “Go” adlı strateji oyununda bir yapay zeka geliştirdi. Bu, satrançtan çok daha karmaşık bir oyundu ve algoritma, geçmişteki tüm oyunlardan öğrendi.
Kasım 2020’de, Google’ın Deep Mind şirketi hesaplamalı biyoloji alanında çığır açan bir buluş yaptı ve proteinlerin katlanma biçimini başarılı bir şekilde tahmin etti. Bu gelişme, mevcut ilaçların yeni virüslere karşı etkili olabileceğini öngörmek açısından önemli bir katkı sundu.
Deep Mind, biyolojik yaşamın sırlarını çözebilen bir sistem haline geldi ve yeni aşılardan hava koşullarına dayanıklı tohumların elde edilmesine kadar çeşitli alanlarda kullanılmaya başlandı.
Artık yapay zeka, dönüşüm süreçlerine dahil olarak hayatımızın bir parçası haline geldi.
Bu ilerlemeleri hızlandıran iki etken var: Çok miktarda üretilen veri ve bu veriyi işleme kapasitesine sahip süper bilgisayarlar. İnsanlığa sunulan soru basit: Yapay zeka daha fazla gelişerek insan beynine benzeyebilir mi?
İkinci bir dil öğrenenlerin bildiği gibi, yeni dillerin kullanımı öğrenme sürecini hızlandırıyor. Aynı durum makineler için de geçerli; erişim alanı genişledikçe öğrenme ve yorumlama yetenekleri de artıyor.
Dünyanın hızla dijitalleşmesi, yapay zekanın daha hızlı, daha akıllı ve daha doğru hale gelmesine olanak tanıyor.