Bakan Şimşek, HABERTÜRK kanalında gerçekleştirdiği canlı yayında önemli açıklamalarda bulundu.
Bakan Şimşek’in açıklamalarından önemli noktalar:
Katıldığımız toplantılar arasında IMF’nın yanı sıra G20 zirveleri de yer aldı. Bu buluşmaların oldukça verimli geçtiğini söyleyebilirim.
Kredi derecelendirme kuruluşlarının yöneticileri ile bir araya geldik. Üç önemli uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu ile her biri bir saat süren toplantılar gerçekleştirdik. Ayrıca doğrudan yatırımcılarla birlikte, küresel yatırımcılarla da New York’ta buluşma fırsatı elde ettik. Washington’a geçtikten sonra toplamda 60’tan fazla toplantı gerçekleştirdik. 7-8 küresel yatırım bankası konferansında da konuşma yapma imkanı bulduk.
Yatırım bankalarıyla olan toplantılarımız oldukça açıktı. Küresel yatırım kuruluşlarıyla iletişim kurma fırsatı bulduk. Bu tür toplantılara katılmak için orada olan herkesle yollarımızı birleştirdik. İki binden fazla yatırımcıya hitap etme şansı yakaladık.
“TÜRKİYE’NİN DURUMUYLA İLGİLİ KAYGI VAR MI?”
Yatırımcıların yönelttiği sorular dört ana başlık altında toplanabilir. Birincisi, iç siyasi gelişmelere dayanıklılık ve programın sürdürülebilirliği. Enflasyonun düşürülmesi en büyük önceliğimiz. Bu konuda herhangi bir değişiklik bulunmuyor. Programa güçlü bir destek mevcut. Bizim gündemimiz, vatandaşların gündemi; hayat pahalılığıyla mücadele ve yapısal dönüşüm. Yapısal dönüşümü sağlarken, dezenflasyon programımızı da unutmuyoruz. Kaygılar daha çok programın devam edip edemeyeceği noktasında yoğunlaşıyor ve bu konuda kesinlikle tereddüt yok. Siyasi destek de oldukça yüksek.
İkinci başlık, küresel belirsizlikler ve Türkiye’nin bu belirsizliklere karşı dayanıklılığı. Dünya ekonomisinde büyüme büyük belirsizliklerle karşı karşıya. Katıldığımız toplantılarda belirsizlik kelimesi sıklıkla vurgulandı. Bu kadar çok belirsizlik teriminin kullanıldığı bir atmosferle daha önce karşılaşmamıştık. Risk ve belirsizliği ayırt etmek gerek. Riskler ölçülebiliyor ve yönetilebiliyor, ancak belirsizlik durumu farklı bir yapıya sahip. Bu belirsiz ortamda Türkiye’nin programının nasıl şekilleneceğine dair sorular mevcuttu. Belirsizlik içinde büyümenin yavaşlayabileceği beklentisi de söz konusu.
Küresel büyümenin bu yıl yüzde 3’ün altına düşmesi bekleniyor ve bu durum, risk iştahının azalmasına yol açacaktır.
“HEM İÇERDEKİ HEM DIŞARDAKİ GELİŞMELER REZERVLERE YANSIDI”
Borsa risk taşıyor. Özellikle teknoloji sektörü en yüksek riskin olduğu alanlardan biri. Gelişmekte olan ülkeler de bu noktada sıkıntılar yaşıyor. Hem içerideki hem de dışarıdaki gelişmeler rezervlere yansıdı.
Büyük ölçüde yabancı yatırımcılarda çıkış yaşandı. Rezerv kaybının yüzde 58-60’ı offshore kaynaklıdır.
Bu belirsizliğin Türkiye ekonomisine etkileri dikkat çekici. Türkiye, büyüme için dış talebe göre daha az bağımlı. İhracat, milli gelirin yaklaşık yüzde 20’sini oluşturuyor. Hizmetler dahil edildiğinde bu oran yüzde 30’un altına düşüyor ve Türkiye ekonomisini sürdüren en önemli unsurlar içerideki tüketim ve yatırımdır.
Böylece Türkiye, küresel belirsizliklere karşı göreceli olarak daha dayanıklı bir konumda. Eğer büyüme teşvik edilen bir konuysa, Türkiye bu program ile sağlıklı büyümenin temellerini atıyor.
Türkiye’nin ihracatının yüzde 62’si serbest ticaret anlaşmalarının bulunduğu ülkelere yapılmaktadır.
