Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Sapanca’da gerçekleştirilen Uluslararası Ekonomi Zirvesi’ne bir videolu mesaj ile katıldı.
Mesajında “ticaret savaşları” adı altında bilinen korumacılığa dikkat çeken Şimşek, “Son zamanlarda artış gösteren korumacılık önlemleri, küresel ekonomi politikalarında belirsizliği tarihi bir seviyeye taşıdı. Korumacılık yeni bir olgu değil; son 15 yıl içerisinde ticaret üzerindeki kısıtlayıcı önlemler sürekli olarak arttı. Geçtiğimiz yıl, ticaret kısıtlamalarının düzeyi, küresel finansal kriz öncesi döneme göre tam 11 kat yükselmiş durumda. Bu durum, küresel büyümeyi olumsuz etkileyen en önemli unsurlardan biri oldu,” şeklinde konuştu.
Ticaret savaşlarının şu şekilde devam etmesi halinde, küresel büyümenin yüzde 3’ün altına inme ihtimaline vurgu yapan Şimşek, korumacılık artışının temel nedeninin ABD ile Çin arasındaki jeostratejik çekişmeler olduğunu belirtti.
“Türkiye, bu ortamda benzer ülkelere göre daha dirençli”
Şimşek, son 20 yıl içinde ABD, Avrupa Birliği ve Japonya gibi gelişmiş ülkelerin imalat sanayisindeki global paylarının büyük ölçüde Çin’e kaydığını ifade ederek, “Türkiye bu ortamda benzer ülkelere göre daha dirençli bir konumda. Bunun sebebi iki faktörden kaynaklanıyor. Öncelikle, ihracata olan bağımlılığımız görece düşük. Büyümemizi asıl yönlendiren unsur iç taleptir. Mal ihracatının milli geliri içindeki payı yaklaşık yüzde 20. Dolayısıyla içe kapanan dünya düzeninde Türkiye’nin etkilenme düzeyi, diğer ülkelere nazaran daha sınırlı kalabilir. Elbette tamamen etkilenmeyeceğimiz anlamına gelmiyor, fakat diğer ülkelere oranla etkimiz daha sınırlı olacaktır. İkinci olarak, ticaretimizi büyük ölçüde dost ve yakın ülkelerle gerçekleştiriyoruz. İhracatımızın yüzde 68’i serbest ticaret anlaşmalarımızın bulunduğu ülkelerle yapılıyor. En büyük ticaret ortağımız olan Avrupa Birliği, kurallara dayalı, çok taraflı ticaret sistemini savunuyor. Bu durum, dış şoklara karşı dayanıklılığımızı artırıyor,” dedi.
Bu sürecin dolaylı etkileri olduğuna dikkat çeken Şimşek, bunları ölçmenin henüz erken olduğunu ancak Çin’in yüksek tarifelere nasıl yanıt vereceği konusunun önemli olduğunu vurguladı.
Ayrıca, arz fazlasının düşük fiyatlarla Türkiye’ye yönelme riski taşıdığını söyleyen Şimşek, “Yatırımcıların riski alma iştahında bir azalma söz konusu. Bunun yanı sıra, küresel değer zincirlerinin olumsuz etkilenmesi riski de büyüktür. ABD’nin Türkiye’ye uyguladığı görece düşük tarife, Asya’daki rakiplerine kıyasla bize bir avantaj sağlıyor,” değerlendirmesini yaptı.
“Küresel ekonomi artan borçluluk riski ile yüz yüze”
Şimşek, küresel ekonominin karşılaştığı diğer önemli riskin artan borçluluk olduğunu belirterek, son 25 yılda küresel borcun milli gelire oranının 328’e çıktığını ifade etti.
Bakan Şimşek, bu borç düzeyinin düşük faiz senaryosunda yönetilebilir olduğunu, ancak global faizlerin yükselmesi durumunda pek çok ülkenin zorlanabileceğini anlattı.
Türkiye’nin burada avantajlı bir konumda olduğunu kaydeden Şimşek, toplam borcunun milli gelire oranının yüzde 93 olduğuna, bu oranın gelişmekte olan ülkeler ortalamasının oldukça altında kaldığına değindi.
Demografik dönüşümle birlikte dünyada yaşlı nüfusun hızla arttığını belirten Şimşek, küresel ekonomiyi etkileyen diğer bir önemli meselenin büyüyen jeopolitik gerginlikler ve çatışmalar olduğunu dile getirerek, bu durumun küresel savunma harcamalarını artırdığını söyledi.
“Enflasyon 10 aydır düşüş trendinde”
Dünyada ciddi yapısal problemler bulunmasına rağmen Türkiye’nin bu zorluklara karşı daha avantajlı bir konumda olduğunu ifade eden Şimşek, “Avantajlarımızı kalıcı kazanımlara dönüştürmek istiyoruz. Bu amaçla Haziran 2023’ten bu yana makroekonomik istikrar ve reform programımızı kararlılıkla sürdürüyoruz. Amacımız, enflasyonu kalıcı olarak tek haneli rakamlara indirmek, mali disiplini güçlendirerek reformlar için bütçede alan yaratmak, cari açığı azaltarak makro finansal kırılganlıkları minimize etmek ve nihayetinde verimliliği, rekabet gücünü ve potansiyel büyümeyi artırarak, yapısal dönüşümü gerçekleştirmektir,” dedi.
Şimşek, “Enflasyon, son 10 aydır düşüş gösteriyor ve bu trendin devam edeceğine inanıyoruz. Dezenflasyon programını uygulama konusunda kararlıyız. Bu alanda güçlü bir siyasi irade ve sağlam bir programımız mevcut,” ifadelerini kullandı.
Son günlerdeki gelişmelere dikkat çeken Şimşek, “Piyasa dalgalanmaları, öngörüleri kısa vadede etkileyebilir. Ancak hedef aralığımızın içinde kalacağımıza inanıyoruz. Türk lirasında sınırlı bir değer kaybı yaşandı, fakat iç talebin zayıf olması nedeniyle kur geçişkenliğinin düşük olmasını bekliyoruz. Petrol fiyatları da önemli ölçüde düştü ve bu durum, kur kaynaklı etkileri telafi edebilir. Finansal koşullardaki sıkılaşmanın yine de dezenflasyonist bir etkisi var,” dedi.
“Petrol fiyatlarındaki azalma, cari açığın hedeflerin altında kalabileceğini gösteriyor”
Şimşek, Kahramanmaraş merkezli depremler nedeniyle bütçe açığının son iki yılda yüzde 5 civarına çıktığını hatırlatarak, bu yıl için düşük bir bütçe açığı hedeflediklerini vurguladı.
Harcamalarda kararlılığın önemine dikkat çeken Şimşek, “Harcama disiplininden asla vazgeçmeyeceğiz. Bu nedenle, piyasalardaki son gelişmeler Orta Vadeli Program’a (OVP) kıyasla daha zayıf bir bütçe dengesine yol açabilir. Mali konsolidasyon amacımız, Merkez Bankasına destek olmaktır. Harcamaları kontrol altında tutarak dezenflasyona katkıda bulunacağız,” değerlendirmesinde bulundu.
Cari açığı azaltmayı ve uzun vadede yapısal cari fazla veren bir ekonomi olmayı hedeflediklerini sözlerine ekleyen Şimşek, geçen yıl altın ithalatı hariç cari fazla verildiğini hatırlatarak, “Ilımlı bir büyüme ortamında cari açık vermeden büyüyebilme seviyesine yaklaştık. Ancak hâlâ yapmamız gereken adımlar var. Yeşil ve dijital dönüşüm ile sanayide verimlilik ve teknoloji odaklı yaklaşımı hayata geçirmek için program bileşenlerini devreye aldık,” dedi.
Şimşek, özellikle petrol fiyatlarındaki düşüşün, program hedeflerinin altında bir cari açığı ima ettiğini ifade etti.
“Ekonomide dengelenme sağlandı”
Şimşek, ekonomide dengelenmenin sağlandığını ve istihdamın güçlü bir seyre devam ettiğini belirterek, “Piyasalardaki dalgalanmalar, ekonomik aktivitede geçici bir yavaşlamaya sebep olabilir. Ancak uyguladığımız program ile ülkemizin dış kırılganlıklarını azaltmayı, şoklara karşı dayanıklılığını artırmayı ve makro finansal istikrarı güçlendirmeyi başardık. Yüksek büyüme için sağlam temeller oluşturmanın yanı sıra küresel problemlere karşı da yapısal avantajlarımız var. Uyguladığımız program hem bu avantajları pekiştiriyor hem de kalıcı refahı sağlamak için hedefleniyor. İyimser olmamız için oldukça güçlü gerekçelerimiz bulunuyor. Bu kriz döneminin ülkemiz için önemli fırsatlar barındırdığını düşünüyoruz. Bu süreçte yalnızca riskleri yönetmekle kalmayacak, aynı zamanda yapısal dönüşümü gerçekleştirerek bu fırsatları değerlendirmek istiyoruz,” dedi.
Uluslararası Ekonomi Zirvesi’nin açılışında, Rönesans Holding Onursal Başkanı Erman Ilıcak, RePie Yatırım Holding Yönetim Kurulu Başkanı Emre Çamlıbel ve Capital&Ekonomist Dergileri Yayın Direktörü Sedef Seçkin Büyük de konuşmalar yaptı.