Sevgilisini öldürmekten mahkum edilerek idam edilen William Corder’ın yargılanmasına dair yazılmış kitabın, derisiyle ciltlendiği belirlendi.
1827 yılında İngiltere’de sevgilisi Maria Marten’i katleden Corder’ın derisiyle kaplanmış ikinci kitabın Suffolk’ta bir müze ofisinde bulunduğu ortaya çıktı. Bu bulgu, kitabın sergilenecek olması nedeniyle etik tartışmaları da alevlendirdi. 19. yüzyılın en skandallı cinayet olaylarından biri olan Red Barn Cinayeti, hem geçmişte hem de günümüzde yankı bulmaya devam ediyor. Corder’ın derisinden elde edildiği düşünülen kitabın ikinci kopyası, geçtiğimiz yıl Suffolk’taki Moyse’s Hall Müzesi’ndeki ofiste keşfedildi ve orijinal kitabın yanına eklenerek halka sunuldu. Corder, 1827 yılında sevgilisi Maria Marten’i öldürmekten yargılanarak ertesi yıl idam edilmiş, daha sonra bedeni parçalanmış ve parçalarından biri bu yargılama sürecini anlatan bir kitabın cildinde kullanılmıştır. Geçen yıl bulunan ikinci eserde de sırt ve kenarlarında insan derisi kullanıldığı düşünülüyor. Bu kitabın yaklaşık 20 yıl önce müzeye bağışlandığı aktarılıyor.
Ancak bu korkutucu buluntular, beraberinde ciddi etik tartışmalar getirdi. “Horrible Histories” serisinin yaratıcısı Terry Deary, The Guardian’a verdiği demeçte, bu tür eserleri “özellikle hasta” olarak nitelendirerek, sergilenmemesi gerektiğini savundu. Deary, “Corder’ın mahkumiyeti dolaylı delillere dayanıyordu. Onun çok yanlış anlaşıldığını düşünüyorum. Bu kitaplar, Corder’ın anısına büyük bir saygısızlık,” ifadelerini kullandı.
“GEÇMİŞE AÇILAN PENCERE”
West Suffolk Konseyi’nde miras uzmanı olarak görev yapan Daniel Clarke, bu eserlerin sergilenmesi gerektiğini savundu. Clarke, bu eserlerin dönemin adalet sistemi ve özellikle birçok suç için idam cezası öngören ‘Kanlı Yasa’ hakkında önemli bir tartışma ortamı sağladığını vurguladı. “Bu eserleri müstehcen olarak değil, geçmişe açılan bir pencere olarak değerlendiriyoruz,” diyen Clarke, cinayetle ilgili nesnelerin 18. yüzyıldan kalma bir darağacı kafesiyle birlikte sergilendiğini belirtti. “Bu rahatsız edici bir tarih. Ama tarihten ders almak istiyorsak, onunla açık bir şekilde yüzleşmeliyiz,” şeklinde konuştu.
Terry Deary, geçmişte bu müze için altı hikaye yazmış olmasına rağmen, mevcut serginin bir “ucube gösterisi” haline geldiğini savunuyor. Clarke ise, “Deary’nin bu konudaki yazıları bizi cesaretlendiriyor. Bu geçmişi anlamak açısından oldukça değerli,” diyerek yanıt verdi.