Arkeologlar, Guatemala’da yer alan ve antik Maya uygarlığının önemli merkezlerinden biri olan Tikal’de dikkat çekici bir sunak keşfetti. Ancak yapılan incelemeler, bu sunağın Mayalar tarafından süslenmediğini, aksine 630 mil uzaklıktaki Teotihuacan’dan gelen sanatçılar tarafından yapıldığını düşündürüyor.
Antiquity dergisinde yayımlanan bu buluntu, arkeologların halihazırda iki kültür arasındaki etkileşimi bildiklerini, ancak bu ilişkinin doğasının tartışmalı olduğunu ortaya koydu. Brown Üniversitesi’nde Maya kültürü üzerine uzmanlaşmış profesör Stephen Houston, Teotihuacan’dan gelen güçlü liderlerin, Tikal’deki ritüel alanlarını taklit eden yapılar inşa ettiklerini belirtiyor.
Houston, bu durumun, önemli krallıkların diğer toprakları nasıl etkilediğini anlatan bir imparatorluk hikayesini gün yüzüne çıkardığını ifade etti. Onun açıklamalarına göre, yapılan bu bulgu, sadece yüzeysel bir ilişki ya da ticaret olmadığını, aynı zamanda yerel kraliyet yapıları etrafında inşa edilen savaşçı güçlerinin varlığını da ortaya koyuyor.
Uzmanlar, 2019 yılında doğal bir tepe olarak düşünülen alanda kazı çalışmalarına başladı ve bu süreçte, alttaki yapıların keşfedilmesi sağlandı. Houston, kazılar sonucunda sarayın yalnızca bir kısmının yüzeyde göründüğünü, geri kalanın arkeologlar tarafından kazılan tünellerle açığa çıkarıldığını belirtti.
Eldeki verilere göre, sunağın çeşitli panellerinde tüylü başlık takmış figürlerin silueti ile parlak renkli boyaların izleri yer alıyor. Bu tasarım, Teotihuacan’da sıkça görülen Fırtına Tanrısı olarak adlandırılan bir tanrının çeşitli temsillerini hatırlatıyor.
Kazı alanında yapılan keşifler, sunağın altındaki iki cenazenin varlığını da gözler önüne serdi. Bu cesetlerden birinin muhtemelen yetişkin bir erkeğe, diğerinin ise 2 ile 4 yaşındaki bir çocuğa ait olduğu ifade edildi. Ayrıca, sunağın çevresinde bebek mezarlarına benzeri üç bebeğin daha kalıntısı bulundu.
Houston, bu bulguların Tikal’deki Teotihuacan ritüellerinin kullanımını ve yabancı tanrıları temsil eden Teotihuacan tarzında çalışan bireyleri ortaya koyduğunu belirtti. Kalıntıların bazıları Maya kökenli olabilirken, mezar buluntuları bu iki kültür arasında yakın bir teması gösteriyor. Bebeklerin kurban edilmesi ise Meksika topraklarındaki uygulamalarla örtüşüyor.
Araştırmanın yazarları, bu keşiflerin, Tikal’de Teotihuacan etkisinin arttığına işaret ettiğini öne sürdü. Brown Üniversitesi’nde antropoloji ve arkeoloji profesörü olan Andrew Scherer, bu binaların daha sonra gömülmesinin, Mayaların Teotihuacan hakkındaki karmaşık duygularını yansıttığını ifade etti.
Scherer, Mayaların genellikle binaları gömüp yeniden inşa ettiklerini ancak burada sunağı ve çevresindeki yapıları gömerek, yüzyıllar sonra bile bu mekânı terk ettiklerinin altını çizdi. Bu durum, Tikal’deki alanın adeta bir anıt olarak algılandığını düşündürüyor.
Son olarak, Houston, Teotihuacan ve Maya arasındaki ilişkilerin karmaşıklığını vurgulayarak, 1960’larda yapılan araştırmaların bu iki kültür arasındaki çatışmayı gösteren yazıtları ortaya çıkardığını aktardı. Houston, Teotihuacan’ın Tikal’de bir kralı görevden alıp, yerine kendi çıkarları olan bir kukla kral getirdiğini de ifade etti.
Scherer, sunağın inşasının, Maya krallığının güçlü bir dönemine denk geldiğini ve bu yapının zamanla bu gücün düşüşünü simgelediğini belirtti. Houston ise elde edilen bulguların, imparatorlukların kültürel nüfuz için verdiği savaşı gözler önüne serdiğini aktardı.