OECD, ülke bazlı ekonomik analizlerini içeren “Türkiye İnceleme Raporu”nu yayımladı.
Rapora göre, Türkiye ekonomisi son on yıl içerisinde, OECD ülkeleri arasında en hızlı gelişim gösteren ekonomilerden biri haline geldi ve yıllık ortalama yüzde 4,9 büyüme kaydetti.
Aynı dönem içinde vatandaşların yaşam standartları yaklaşık dört kat artarken, işgücü piyasası ve sosyal göstergelerde belirgin iyileşmeler yaşandı.
Türkiye’de 15-64 yaş arasındaki iş gücüne katılım oranı, 2005 yılı itibarıyla yaklaşık yüzde 50 seviyesinden 2023 yılına gelindiğinde yüzde 60’a yükseldi. Yoksulluk oranı ise yarı yarıya düştü.
Bu süreçte Türkiye, yüksek ekonomik büyümesini; hava emisyonları, enerji kullanımı, atık üretimi ve su tüketiminden bağımsız şekilde sürdürebilme konusunda önemli mesafeler katetti.
Bu yıl yüzde 3,1, 2026’da yüzde 3,9 büyüme öngörülüyor
OECD’ye göre, Mayıs 2023’te gerçekleştirilen seçimlerin ardından ekonomi politikalarında normalleşmeye gidildi ve hükümet, makroekonomik dengenin sağlanması ile Türkiye ekonomisinin sürdürülebilir bir yola girmesi için gerekli adımları attı.
Benimsenen sıkı para ve maliye politikaları, finansal piyasaların stabil hale gelmesine, güven ortamının artmasına ve belirsizliklerin azalmasına katkıda bulundu.
OECD, uluslararası piyasalardaki olumlu algıdan tam anlamıyla faydalanabilmek için, “enflasyon hedeflerine ulaşana kadar ihtiyatlı makroekonomik politikalara devam edilmesini” öneriyor.
Bu bağlamda, sürdürülebilir büyümeyi destekleyen dikkatli makroekonomik politika duruşunun devam etmesi, enflasyonun kontrol altına alınması açısından kritik bir rol oynuyor.
Fakat, daha sıkı finansal koşulların, kısıtlayıcı para ve maliye politikalarının hane halkı tüketimini sınırlaması bekleniyor ve gelecek iki yıl boyunca ekonomik aktivitede bir zayıflama öngörülüyor.
OECD, bu beklentilere dayanarak Türkiye ekonomisinin bu yıl yüzde 3,1, 2026 yılında ise yüzde 3,9 büyüyeceğini ve enflasyonun bu yılın sonunda yüzde 31,4, 2026’da ise yüzde 17,3 seviyesinde gerçekleşeceğini tahmin ediyor.
Türkiye’nin kamu borcu, Gayri Safi Yurtiçi Hasıla’ya oranla görece düşük kalırken, bütçe açığının 2026 yılında yüzde 2,6 seviyesine gerilemesi bekleniyor.
Yatırımlar ve kamu harcamalarının azalması, dış koşulların iyileşmesiyle ihracatta kademeli bir artış yaşanacağı öngörülüyor.
Ayrıca, Türkiye’nin mali disiplininin güçlendirilmesi, harcama verimliliğinin artırılması, vergi gelirlerinin genişletilmesi ve kapsayıcı büyümeyi teşvik edecek yapısal reformlara ihtiyaç duyuluyor. OECD’ye göre, Türkiye’nin ekonomik yakınsamayı başarıyla sürdürmesi, bu yapısal reformların hayata geçirilmesine bağlı.
Bu çerçevede, yatırımı ve büyümeyi desteklemek için güvenilir ve istikrarlı bir makroekonomik ortamın korunması büyük önem taşırken, iş gücü hareketliliğini ve girişimciliği sınırlayan engellerin kaldırılması, Türkiye’nin potansiyelinden tam anlamıyla yararlanılmasına imkan tanıyacaktır.
Yeşil dönüşüm için acil çağrı
Diğer yandan, OECD, Türkiye’de yaşlanan nüfus ve kadınların iş gücüne katılımının düşük seviyede kalması gibi devam eden yapısal sorunlarla ilgili adımlar atılması icap ettiğini belirtti.
Rapora göre, kadınların iş gücüne katılımını artırmak için istihdam önündeki engellerin kaldırılması, makul fiyatlarla sunulan erken çocukluk eğitimi ve bakım hizmetlerinin yaygınlaştırılması gerekmektedir. Ayrıca, özellikle hizmet sektörlerinde iş gücü verimliliği ve becerilerinin geliştirilmesi önem arz ediyor.
Türkiye’nin 2053 net sıfır emisyon hedefine ulaşabilmesi için emisyonların daha etkili bir biçimde fiyatlandırılması ve enerji üretiminde kömürden uzaklaşılması gerektiği vurgulanıyor.
Yeşil dönüşümün hızlandırılmasının, ekonomik büyümeyi sürdürülebilir kılmak ve sağlık alanında önemli kazanımlar sağlamak adına faydalı olacağı belirtiliyor.
“Yeni fırsatlar mevcut”
OECD Genel Sekreteri Mathias Cormann, raporun İstanbul’da gerçekleşen tanıtımında, Türkiye’nin makro ekonomik politikalarındaki değişim ile dış finansman pozisyonu ve yatırımcı algısında iyileşmeler yaşandığını ifade etti. Para ve maliye politikasının enflasyondaki sürdürülebilir düşüşe katkı sağlamak için kısıtlayıcı kalmaya devam etmesi gerektiğini dile getirdi.
Cormann, Türkiye’de verimlilik artışının büyük bir hızda gerçekleştiğini belirterek, “Daha iyisini yapmak için fırsatlar var. Verimliliğin daha da artırılması Türkiye için önemli bir politika önceliği olmaya devam ediyor.” dedi.
Cormann, Türkiye’nin son yıllardaki OECD içerisinde en hızlı büyüyen ülkelerden biri olduğunu belirterek, “Bu olağanüstü ilerlemenin üzerine inşa edilmesi ve diğer OECD ülkeleriyle devam eden yakınsamayı destekleyecek politikaların optimize edilmesi büyük önem taşıyor. Türkiye’nin değerli bir kurucu üyesi olarak, kamu finansmanının iyileştirilmesi, inovasyonun desteklenmesi, kadınlar için fırsatların artırılması ve iklim dönüşümünün hızlandırılması gibi konularda iş birliğimizi sürdürmeyi sabırsızlıkla bekliyoruz.” ifadelerini kullandı.