Bakan Tunç, CNN Türk’ün canlı yayınında gündeme ilişkin önemli açıklamalarda bulundu ve soruları yanıtladı.
Öcalan’ın terör örgütü PKK’ya silah bırakma ve kendini feshetme çağrısına dair duyduğu düşünceleri aktaran Tunç, Türkiye’nin 40 yıldır terörle mücadelesini sürdürdüğünü vurguladı. Ülkenin gelişimindeki en büyük engellerden birinin terör meselesi olduğunu ifade etti.
Tunç, Türkiye’nin yalnızca PKK ile değil, başka terör örgütleriyle de eşzamanlı mücadele ettiğinin altını çizerek şu değerlendirmelerde bulundu:
“Terörün sona ermesi ve terörsüz bir Türkiye’ye ulaşmak için çabalarımız ve kararlılığımız sadece bugünkü meselemiz değil. Sayın Cumhurbaşkanımız, terörü bitirmek için son 23 yıldır büyük bir mücadele vermektedir. Güvenlik güçlerimizin terör örgütüyle mücadelesi, özellikle son yıllarda teknoloji ve yerli savunma sanayimizin katkılarıyla ciddi bir başarı elde etmiştir.”
22 yıl boyunca teröre zemin hazırlayan unsurları ortadan kaldırmaya çalıştıklarını belirten Tunç, bu çerçevede vatandaşların temel hak ve özgürlüklerini genişletmeye gayret ettiklerini kaydetti.
Ayrımcılığın ortadan kaldırıldığını vurgulayan Tunç, ülkenin tüm illerinde eserlerle donatıldığını ifade etti.
Demokratikleşme adına eleştiri konusu olan sayfaların da birer birer çözüldüğünü bildiren Tunç, “Kürtçe yasağını kaldırdık. İnsanların ana dilleriyle kendilerini ifade edebilmeleri için gerekli imkanları sağladık. Mahkemelerde ya da cezaevlerinde kendi dilleriyle savunma yapma hakları genişletildi.” şeklinde konuştu. Ülkenin, Cumhurbaşkanı liderliğinde yüksek standartlı bir demokrasi yolunda önemli adımlar attığını söyledi ve “Kürt sorunu” olarak adlandırılan meselenin son 22 yıl içinde birçok direnç ve engellemelere rağmen çözüldüğünü belirtti.
– “BURADAKİ MUHATAP TAMAMEN TERÖR ÖRGÜTÜ”
Tunç, “Öcalan’ın çağrısı bir dönüm noktası mı?” sorusunu yanıtlayarak, “Sayın Bahçeli’nin grup toplantısında yaptığı konuşmanın ardından yeni bir çalışma gerçekleştirildi. DEM heyeti, İmralı’ya 3 kez gitti ve görüşmeler gerçekleştirdi. Üçüncü görüşme sonrası terör örgütü elebaşının açıklaması kamuoyuyla paylaşıldı. Bu çağrı, doğrudan terör örgütüne hitap ediyor ve PKK’nın silah bırakmasını içeren bir çağrı. Bu çağrının nasıl karşılık bulacağı, önümüzdeki süreçte gözlemlenecek.” dedi.
Türkiye’nin bir hukuk devleti olduğunu ve hukuk devleti olarak şiddeti asla kabul etmeyeceğini belirten Tunç, şu ifadeleri kullandı:
“Eğer terör biterse ülkemiz kazanacaktır. Terör örgütü, kendi elebaşının çağrısına kulak vermezse, hukuk devleti içinde mücadelemiz kararlılıkla sürecektir. Eğer terör örgütü kendini feshederse zaten sorun kalmayacak. Aksi halde devlet gerekli adımları atacaktır. Cumhurbaşkanımızın da belirttiği gibi, ya silahlarınızı bırakırsınız ya da silahlarınızla gömülürsünüz. Hiçbir adım, şehit ailelerini incitecek şekilde atılmayacaktır. Burada muhatap devlet değil, terör örgütüdür.” şeklinde konuştu.
– “HERHANGİ BİR PAZARLIK SÖZ KONUSU OLAMAZ”
Bazı yorumların “Bu açıklama karşılığında ne verildi?” şeklinde olduğunu kaydeden Tunç, “Burada herhangi bir pazarlık söz konusu olamaz.” dedi.
Tunç, “Bunun karşılığında devletin ne yapacağına dair yorumlar yanlıştır. Hukuk devletinde gizli pazarlıklar olmaz. Suç işlemesi durumunda yargı ve ilgili kurumlar devreye girer. Buradaki hedefimiz, 40 yıldır ülkeyi zor durumda bırakan, Kürt kökenli vatandaşlarımızı en çok etkileyen ve binlerce cana mal olan bir terör örgütünün sonlandırılmasıdır. Herhangi bir aftan ya da ev hapsinden bahsetmek, pazarlık süreci olduğunu düşündürmek doğru değil. Bu durumu tasavvur etmek bile mümkün değildir.” şeklinde ekledi.
“İmralı’da görüntü kaydı yapıldı mı?” sorusuna, Tunç, güvenlik ve istihbarat nedeniyle bu tür kayıtların yapılabileceğini, ancak bu kayıtların dışarıya sızmasının söz konusu olmadığını açıkladı.
– “DEMOKRASİYE KARA BİR LEKE OLARAK TARİHE GEÇTİ”
Bakan Tunç, 28 Şubat postmodern darbesinin 28. yılına ilişkin yorumda bulunarak, “28 Şubat’ta uzun süreli mağduriyetler yaşandı. Türk Silahlı Kuvvetlerinden 1235 kişi atıldı. Yükseköğretim Kurulu, 139 akademisyenin görevine son verdi. Baskılara dayanamayan 11 bin öğretmen istifa etmek zorunda kaldı. Bunların çoğu başörtüsü nedeniyle yaşadıkları zorluklardan dolayı istifa etti. 3 bin 527 öğretmen görevden alındı, 33 bin 271 öğretmen disiplin soruşturması geçirdi. 210 vali ve kaymakam hakkında rapor düzenlendi, 71 kaymakam görevden alındı. O dönemde başörtüsü nedeniyle 600 bin öğrenci eğitim haklarından mahrum bırakıldı; 10 yılda 12 milyon öğrenci de katsayı engeli nedeniyle istediği üniversiteye giremedi. Bu süreç antidemokratikti ve demokrasiye kara bir leke olarak tarihe geçti.” dedi.
Ayrıntılar geliyor…