28 Nisan 1978 tarihinde İstanbul’da hayata gözlerini yuman Türk tiyatrosunun önemli isimlerinden Muammer Karaca, vefatının 47. yılında anıldı. Zincirlikuyu Mezarlığı’ndaki kabri başında düzenlenen anma törenine katılanlar, dualarla onun anısını yaşattı.
Karaca’nın kızı Tunca Turna, babasının Türk tiyatrosunun zorluklarını bizzat yaşamış bir sanatçı olduğunu belirtti. Turna, “Muammer Karaca ve onun gibi isimler, şöhretlerini hak eden sanatçılardır. Onlar, kendi dönemlerinde tiyatroya büyük katkılarda bulundular. Babam, işini çok seven ve tutkulu bir insandı. Mesleğine dair beklentileri asla düşük olmadı. İyi bir tiyatrocu olmak için hırs ve çalışkanlığın mutlak önemi vardır,” şeklinde ifade etti.
Turna, babasının Türk tiyatrosuna önemli bir miras bırakmış olduğunun altını çizerek, “O, sabahlara kadar zor koşullarda çalışarak, Muhsin Ertuğrul’un Almancadan çevirdiği eserleri yeni harflere uyarlardı. Bu bilgiyi de Muhsin Bey’in anılarından öğreniyoruz. Bu anlamda babam, tiyatroya çok kıymetli hizmetlerde bulunmuş bir insandır. Onunla ilgili yapılan çalışmalardan dolayı çok gurur duyuyoruz. Onun oyunları sahnelendiğinde, içimde bir hüzün beliriyor ve duygulanıyorum,” dedi.
Karaca’nın yeğeni Ulvi Alacakaptan ise usta sanatçıya olan hayranlığını dile getirdi. Alacakaptan, “Onu tanıdığımda daha çocuk yaşlardaydım ve onun eserlerini büyük bir ilgiyle takip ederdim. Muammer Karaca, Türk tiyatro tarihinde eşsiz bir yere sahipti,” açıklamasında bulundu.
Alacakaptan ayrıca, Karaca’nın kendine özgü bir tiyatro dili olduğunu vurgulayarak, “O dönemlerde ciddi bir sansür bulunuyordu. İnsanlar, her akşam ‘Acaba Ankara’dan yeni bir haber gelecek mi?’ diye düşünerek aynı oyunu tekrar izlerlerdi. Karaca, Türkiye’de kendi özel tiyatrosunu kuran ilk kişiydi ve bu durum Türk tiyatrosu açısından son derece önemliydi. Orada oynamak benim için büyük bir mutluluk,” ifadelerini kullandı.
Alacakaptan, Muammer Karaca’nın birçok tiyatrocuya ilham verdiğini belirterek bilgi verdi: “Kurmuş olduğu tiyatro sadece kendi performansıyla kalmadı, amatör ve profesyonel birçok sanatçıya kapılarını açtı. Kenter Tiyatrosu, ilk defa Muammer Karaca’nın tiyatrosunda kuruldu. Muhsin Ertuğrul ve Kenter ailesini İstanbul’a getirdiğinde onlara sahne imkanı sundu,” şeklinde konuştu.
Bu öğretilerin yanı sıra Alacakaptan, Karaca’nın kişisel ekibini oluşturduğunun da altını çizerek, “Muammer Karaca, tıpkı Nejat Uygur ve Gazanfer Özcan gibi Türk tiyatrosunun önemli figürlerinden birisiydi. Ben tiyatro hayatıma onun yanında değil, Dostlar Tiyatrosu’nda başladım. O, oynadığım bir oyunu izlediğinde bana ‘sen de iyiymişsin’ demişti. Bu benim için çok değerli bir yorumdu,” dedi.
Muammer Karaca, 1906 yılında İstanbul’da dünyaya geldi. Veterinerlik eğitimini yarıda bırakarak tiyatro ile buluşan Karaca, ilk sahne tecrübesini 1923 yılında yaşadı ve bir yıl sonra günümüzün İstanbul Şehir Tiyatroları olarak bilinen Darülbedayi’ye katıldı.
1942 yılına kadar burada görev alan usta sanatçı, Nazım Hikmet’in “Kafatası” ve “Bir Ölü Evi” gibi birçok önemli eserde rol aldı. 1945 senesinde Ses Opereti’ne katılan Karaca, aynı yıl içinde kurduğu Karaca Opereti’nin ardından 1955’te İstanbul’da Karaca Tiyatrosu’nu hayata geçirdi. Açılış yılı sahnelenen “Cibali Karakolu,” 16 yıl boyunca aralıklarla binlerce defa oynanarak ona büyük bir tanınma sağladı.
Karaca, “Cibali Karakolu”nu Henri Keroul ve Albert Barre’nin eserinden uyarlayarak sahneye koydu. 1933 yılında Muhsin Ertuğrul’un “Karım Beni Aldatırsa” filmiyle sinema kariyerine de adım atan Muammer Karaca, “Leblebici Horhor” ve “Akasya Palas” gibi birçok filmde rol aldı. 27 Nisan 1978 tarihinde İstanbul’da hayata veda etti.