1. Haberler
  2. Ekonomi
  3. Kentsel Dönüşümde Riskli Binalar İçin Hızlanma Zamanı

Kentsel Dönüşümde Riskli Binalar İçin Hızlanma Zamanı

featured

Prof. Dr. Koçak, Anadolu Ajansı muhabirine yaptığı açıklamada, kentsel dönüşüm çalışmalarının 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun çerçevesinde gerçekleştiğini ifade etti. Bir binanın riskli olup olmadığını belirlemek için o bölgede yaşayan bir kişinin başvurusunun yeterli olduğunu vurguladı.

Vatandaşların, üniversitelere, yapı denetim kuruluşlarına veya belediyelerin kentsel dönüşüm birimlerine başvurarak binalarının incelenmesini talep edebileceğini belirten Prof. Dr. Koçak, incelemenin ardından riskli tespit edilen binalar için resmi sürecin başlatılabileceğini aktardı.

Prof. Dr. Koçak, süreçte gerçekleştirilen adımları şu şekilde sıraladı:

“Başvurunun ardından, uzman ekipler binada inceleme gerçekleştirir. Ön değerlendirme neticesinde risk tespit edilirse, detaylı analizler için karot (beton örneği) ve donatı (demir) testleri yapılır. Binanın rölövesi (planları) çıkarılır ve beton dayanımı hesaplanır. Bu verilerle hazırlanan risk raporu, belediye ve Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na iletilir.”

Prof. Dr. Koçak, riskli rapor çıkması durumunda atılması gereken adımlara ilişkin; “Bina resmi olarak riskli yapı olarak ilan edilir. Elektrik, su ve doğal gaz hizmetleri kesilir. İki ay içinde tahliye ve yıkım süreci başlatılır. Sonraki aşamada bina sakinleri, yarısının alacağı karara bağlı olarak, binanın güçlendirilmesi veya yıkılıp yeniden inşa edilmesi seçeneğine geçer. Süre sona erdiğinde belediye, binayı zorunlu olarak da yıkma yetkisine sahiptir.” şeklinde değerlendirdi.

– “İSTANBUL’DA EN AZ 300 BİN BİNA RİSKLİ, 70 BİNİ HEMEN YIKILMALI”

Prof. Dr. Koçak, sokak taramalarının eksikliği nedeniyle risk analizlerinin yalnızca vatandaşların başvurularına dayandığını belirtti.

“Şu anda elimizde İstanbul’daki riskli yapılarla ilgili net bir veri bulunmamaktadır.” diyen Prof. Dr. Koçak, açıklamalarını şu şekilde sürdürdü:

“Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve bazı üniversitelerin yaptığı araştırmalara göre, yaklaşık 300 bin binanın riskli olduğu tahmin edilmektedir. Ancak hemen yıkılması gereken, yani ciddi hasar görmesi beklenen bina sayısının 50 ile 70 bin arasında olduğu ifade ediliyor. Ancak bu rakamlar, henüz kapsamlı bir bina envanteri çalışması yapılmadığı için kesin değildir. Sokak taraması henüz yapılmadı. Gelecek dönemde Bakanlığın bu konuda bir çalışma başlatacağı belirtilmektedir. O zaman daha somut verilere ulaşabiliriz.”

Prof. Dr. Koçak, kentsel dönüşümün hızlı bir şekilde ilerlememdeki en büyük engelin ekonomik zorluklar olduğunu vurgulayarak, “Örneğin, 100 metrekarelik bir dairenin yeniden inşası 3 milyon liraya mal olmaktadır. Devletin ‘Yarısı Bizden’ Kampanyası kapsamında 700 bin lira hibe verilmektedir, üstelik 10 yıl vadeyle, ancak geriye kalan miktarı vatandaşın karşılaması gerekmektedir ve bu ciddi bir yük oluşturuyor. Ne yazık ki pek çok kişi bu maliyeti karşılayamıyor; oysaki kim daha sağlam ve kaliteli bir binada yaşamak istemez ki? Bu, yalnızca vatandaşlar için değil, devlet için de maliyetli bir durum.” dedi.

Maddi imkânları bulunanların, büyük arsaları olup kat karşılığı müteahhitlerle anlaşma yapabilenlerin riskli binalarını dönüştürebildiğini belirten Prof. Dr. Koçak, imkânı olmayanların veya kaçak kat bulunanların, yıkım sonrası hak kaybına uğrama riski olduğu için dönüşüm sürecinde zorluk yaşadıklarını kaydetti.

Prof. Dr. Koçak, maliyetlerin son üç yılda daha da arttığını, bunun müteahhitlerin projeye girmekte zorlanmasına neden olduğunu ifade etti. “Bir vatandaşın tek dairesinin olduğunu düşünün, orada yaşamaktadır. Dönüşüm sonrası binanın değeri artsa bile, bu durum onun günlük yaşamını pek etkilemiyor çünkü evini satma gibi bir düşüncesi yok. Bu ekonomik sorunlar nedeniyle dönüşüm yavaş ilerliyor, devlet ‘Bütün masrafı ben karşılarım’ dese bile, İstanbul’da 300 bin bina var ve bu ciddi bir maliyet.” şeklinde konuştu.

– “KENTİN DOKUSUNA ZARAR VERMEDEN, NÜFUSU ARTIRMADAN DÖNÜŞÜMü SAĞLAMAK”

Prof. Dr. Koçak, kentsel dönüşümde ada bazlı uygulamaların daha etkili olduğunu ancak bu yöntemin de çeşitli sonuçlar doğurduğunu belirtti.

“Alansal ya da ada bazlı dönüşüm projelerini daha fazla desteklemekteyiz.” diyen Prof. Dr. Koçak, açıklamalarını şöyle sürdürdü:

“Şehir plancılarının önerileri de bu yönde. Kentin dokusuna zarar vermeden, nüfusu artırmadan ve aşırı yapılaşmaya gitmeden dönüşüm sağlamak gerekmekte. Ancak mevcut uygulamalarda bu ideal yaklaşım tam anlamıyla hayata geçirilebilmiş değil. Bugüne kadar yapılan örneklerde, ada bazlı dönüşümlerde çoğunlukla müteahhidin projeye dâhil olması için dönüşüm yapılan alanın etrafına yeni binalar inşa edilmesine izin verilmiştir. Örneğin, Güngören, Büyükçekmece ve Esenler’de uygulanan projelerde dönüşüm alanının yanına yeni binalar eklenerek süreç finanse edilmiştir. Dolayısıyla vatandaşların konutları yenilenmiş olsa bile, kentin toplam bina sayısı ve nüfusu artmış olmaktadır. İstanbul genelinde böyle bir dönüşüm planlandığında, mevcut yaklaşık 1 milyon 200 bin binadan 700 bininin dönüştürülmek istendiğinde, aynı oranda yeni bina inşası gündeme gelecektir. Bu durumda kentteki toplam bina sayısı 2 milyona yaklaşacak. Mevcut altyapı ve sokak yapısıyla İstanbul, bu yoğunluğu kaldırabilir mi? Bu nedenle artık farklı, daha sürdürülebilir projelere ihtiyaç var.”

– “DEPREME KARŞI STRATEJİK PLAN”

Deprem riskiyle başa çıkmak için kalıcı çözümler üretebilmek amacıyla tüm paydaşların katılımıyla bir stratejik plan hazırlanması gerektiğine dikkat çeken Prof. Dr. Koçak, şunları ifade etti:

“Gerçekten yapılması gereken şey, kapsamlı ve ortak akla dayanan bir stratejik plan hazırlamaktır. Bu plan, Bakanlık öncülüğünde, vatandaşlar, hukukçular, meslek odaları, üniversiteler ve yerel yönetimlerin dâhil olduğu geniş tabanlı bir yapı ile oluşturulmalıdır. Herkesin sürece dahil olduğu, ortak kararların alındığı bir yol haritası çizmek zorundayız, çünkü tek taraflı alınan kararların uygulanması oldukça güç. Örneğin, üniversiteler bina envanterleri oluşturabilir, zemin ve deprem araştırmalarını üstlenebilir. Sosyologlar, mühendisler ve tüm meslek gruplarının, halkın ve odaların içinde olduğu geniş tabanlı bir çalışma yürütmeliyiz. Böylelikle hem bilimsel hem de toplumsal açıdan güçlü bir dönüşüm modeli ortaya çıkarabiliriz. Bu plan yalnızca İstanbul’un değil, Türkiye’nin diğer bölgelerindeki deprem riskini de azaltabilir.

Gelecekte “Zararın neresinden dönülse kârdır.” diyen Prof. Dr. Koçak, etkin çözümler üretebilmek açısından hala geç kalınmadığını ancak bunun için geniş katılımlı, sürdürülebilir ve ekonomik olarak desteklenmiş bir model oluşturulması gerektiğini vurguladı. Aksi takdirde, yalnızca riskli yapıları tespit etmekle kalınacak, ancak yıkım ve yeniden inşa sürecine geçilemeyecektir.

Kentsel Dönüşümde Riskli Binalar İçin Hızlanma Zamanı
Yorum Yap
Bizi Takip Edin