Hindistan’ın İstanbul Başkonsolosu Shri Mijito Vinito’nun ev sahipliğinde gerçekleştirilen davette, ünlü Hintli yönetmen Shekhar Kapur, kariyerine dair önemli detayları paylaştı. Sinema dünyasına adım atma hikayesini, gelecek projelerini ve Türk sinemasıyla ilgili görüşlerini AA muhabirine aktardı.
Kapur, sinemaya ilk adımını 1974’te “Ishk Ishk Ishk” filminde oyuncu olarak attığını belirtti. Yönetmenlik kariyerine ise 1983 yapımı “Masoom” filmiyle yöneldi. 1984 yılında çektiği “Bandit Queen” filmi, Haydutlar Kraliçesi Phoolan Devi’nin acı dolu yaşamını işleyerek uluslararası alanda büyük bir ilgi topladı.
Kapur, hikaye anlatımına olan tutkusunu anlatarak, “Hikaye anlatmayı çocukluğumdan beri seviyorum. Annem bunlara ‘yalanlar’ derdi ama benim için bunlar hikayeydi. Okuldayken bile kısa hikayeler yazmaya başlamıştım ancak sonra bırakmıştım. Bir finans müdürü olarak Londra’ya gittim ve muhasebeci oldum. Fakat hikaye anlatma arzusu beni tekrar buldu. Bu nedenle işimi bırakıp seyahat etmeye ve insanların hikayelerini anlatmaya başladım” dedi.
40 yılı aşkın bir süredir yönetmenlik yaptığını vurgulayan Kapur, “Bandit Queen” filmine dair duygu ve düşüncelerini paylaşarak, “Bu film çok kişisel bir meydan okumaydı. Anti maskülen bir yapım olduğu için içsel olarak kendime kızdım. Film, Cannes Film Festivali’nde büyük ilgi gördü ve birçok Hollywood yapımcısı benden film çekmek istedi” ifadelerini kullandı.
Kapur, çektiği filmlerde kültürel farkındalığın önemine de değindi. “Hikaye anlatıyorsanız, içinde bulunduğunuz kültürün farkında olmalısınız. Her kültürde benzer mitolojiler var, ancak Batı’da bireysel güç ön plandadır. Türkiye, Hindistan, Çin ve Japonya gibi toplumlarda ise kadere daha fazla inanç var” dedi.
Türk sinemasına olan ilgisini dile getiren Kapur, 44. İstanbul Film Festivali’nde Altın Lale Yarışması’nın jüri başkanlığını üstlendiğini belirterek, “Festivalde bazı Türk filmleri izledim, bunlar beni çok etkiledi. Film yapmamın sebeplerinden biri de Türk sinemasına dayanmaktadır” dedi. “Yol” filminin kendisi üzerinde yarattığı etkiyi anlatırken, “O filmi izlediğimde henüz film yapmamıştım ama benim için bir ilham kaynağı oldu” ifadelerini kullandı.
Kapur, Türkiye’yi çok sevdiğini vurguladı ve İstanbul’un kendisini etkilediğini anlattı. “İstanbul’da nereye baksam bir hikaye görüyorum. İnsanlar yaşamlarını sürdürüyor, her köşede bir hikaye var. Bu şehirde yürümekten büyük keyif alıyorum” dedi.
Aynı zamanda Kapur, yaşamının bir hikaye olduğunu ve her şeyin bir hikaye olarak algılandığını söyledi. 1. Elizabeth filmiyle Cate Blanchett’i uluslararası sinema dünyasına kazandırdığını belirtti. “Cate ile iki film yaptım. Elizabeth: Altın Çağ’da onunla çalıştım ve şimdi üçüncü bölümü yapmak istiyorum” diye ekledi.
Son olarak, Kapur, henüz en iyi filmini yapmadığını ifade ederek, gelecek projelerine de ilişkin detaylar vererek, suyun önemi ve susuzluğu konu alacak bir film hazırlığında olduğunu duyurdu. Bu filmin Mumbai, İstanbul, Şanghay ve su sıkıntısı çeken diğer şehirlerde çekilebileceğini söyledi.