Ukrayna savaşı, Antalya Diplomasi Forumu’nun en önemli gündem maddelerinden birisi olarak öne çıkıyor. İngiltere’nin Avrupa ve Kuzey Amerika’dan Sorumlu Devlet Bakanı Stephen Doughty, NTV’ye verdiği özel röportajda, “Ukrayna’da barış için top Rusya’nın sahasında” ifadesini kullanarak, ABD ve Türkiye gibi müttefikleriyle ortak hareket ederek Ukrayna’daki güvenliğin sağlanacağına dair çalışmalar gerçekleştireceklerini belirtti.
NTV’de Deniz Kilislioğlu’na özel açıklamalarda bulunan Doughty, durumu şu şekilde özetledi:
Ukrayna savaşını 2022’den beri ve ilk Antalya Diplomasi Forumu’ndan beri tartışıyoruz. Bugüne geldiğimizde savaşın sona erdirilmesi için yapılabilecekler konuşuluyor. Trump’ın aklındaki ateşkes mi yoksa barış planı mı? Peki, Avrupa bu sorunla ilgili nasıl katkı sağlayabilir? ABD yetkilileriyle bağlantı var mı? Bir barış anlaşmasına zemin hazırlamak için ortak bir çalışma mümkün mü?
“Kısa süre önce Kiev’de bulundum. Orada tekrar gözlem yapma fırsatım oldu. Rusya’nın ülkeye yönelik gereksiz saldırganlığını ve sivil halkın maruz kaldığı korkunç koşulları bizzat gördüm. Şehirlerde süregelen saldırıların sesini işittim. Hepimizin amacı, öncelikle ateşkesi sağlamak ve sonrasında kalıcı bir barışı tesis etmektir. Ukrayna’nın, gelecekteki olası tehditlere karşı kendini savunabilecek ve caydırıcı olabileceği bir barış sağlanması için çabalıyoruz. Bu bağlamda, Başkan Trump ve Türkiye’nin de aralarında bulunduğu Avrupa ortaklarımızla işbirliği içinde olmak istediğimizi her fırsatta vurguluyoruz. Sürdürülebilir bir barışın temin edilmesi gerekliliği önceliğimizdir.”
“KÜRESEL GÜVENLİK SÖZ KONUSU” Bu hedefe ulaşmak için sahada nasıl bir yol izlenecek? “Ukrayna’nın kendini koruma ve Rusya gibi düşmanlarına karşı caydırıcı olma kapasitesine sahip olması en önemli konulardan biridir. Ukraynalılara şu anki Rus saldırılarına karşı durmalarını sağlayacak desteklerin devam ettiğinden emin olmalıyız. Bu noktada Fransa ve Türkiye de dahil olmak üzere Avrupa ile çeşitli toplantılar yaparak istekli ülkeler koalisyonunu oluşturduk. Brüksel’de gerçekleştirilen toplantılarda, askeri, ekonomik, diplomatik ve politik desteklerin artırılması için yeni taahhütler veriyoruz. Atlantik ötesi güvenliğimizi sağlam temellere oturtarak ilerliyoruz. Bu süreç yalnızca Avrupa için değil, küresel güvenlik için de büyük bir öneme sahip.”
Brüksel toplantısında, bir barış anlaşmasının ardından varılması planlanan gönüllü koalisyonu ve askerlerin konuşlandırılması hakkında bazı tartışmaların gerçekleştiğini ifade ettiniz. Birleşik Krallık, bu barışı koruma operasyonlarına öncülük ettiğinde hangi katkıyı sağlayabilir? “Bu konuda proaktif adımlar atacağımızı açıkça belirtiyoruz. Saha düzeyinde askerlerimiz bulunacak. Ancak aynı zamanda Ukrayna’nın günlük savunma ihtiyaçlarını desteklemeye devam ediyoruz. Sivil kayıpların artış göstermesi kaygı verici bir durum. Rusya’nın savaş için kullandığı kaynakları izlemeye de devam ediyoruz ve bu çerçevede katı yaptırımlar uygulayarak, Rusya’nın savaş çabalarını destekleyecek malzemelere ulaşımını engellemeye çalışıyoruz. Surdürülebilir bir barışın sağlanması adına Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa ortaklarıyla birlikte hareket etmeye zorunluyuz. Geçmişte edindiğimiz deneyimler, gelecekteki tehditlere karşı önlem almak gerektiğini ortaya koyuyor.”
“İSTEKLİLER KOALİSYONU” ÜZERİNDE DURUŞ Bu savaşın diğer tarafı da Rusya. Avrupa ülkelerinin çabalarını onların perspektifinden nasıl değerlendiriyorsunuz? Özellikle ABD ile Riyad’daki açıklamalarınız ve barış sonrası asker konuşlandırılmasına yönelik ne gibi geri dönüşler alıyorsunuz? “Bu savaşın temelinde Rusya’nın saldırganlığı var; Ukrayna ise barış için samimi olan tarafa denk geliyor. ABD ve Avrupa’dan gelecek tekliflerin geçerliliği büyük önem taşıyor. Ancak Rusya’nın bu konuda henüz bir yanıt vermediğini belirtmek gerekir. Türkiye ve İngiltere’nin “İstekliler Koalisyonu” çerçevesinde üstlenmesi gereken kritik görevler bulunuyor. Karadeniz’deki seyrüsefer güvenliğinin tedbir altına alınması gerek. Bölgenin ticaret için güvenli bir yer haline gelmesi hayati bir öneme sahip. Türkiye’nin tahıl tedariği konusundaki çabaları oldukça kıymetli. Aynı zamanda, Karadeniz’de güvenliğin sağlanması da gereklilikler arasında. Çünkü bölge farklı tehdit unsurları içermekte. Türkiye, savaşın başından itibaren sorumluluklarını yerine getirerek önemli adımlar atmıştır. Bu nedenle Türkiye ile ve Avrupa ortaklarımızla yakın işbirliği yapmaya devam edeceğiz. Ancak nihayetinde, sorumluluk Rusya’ya aittir. Gözlemlerime dayanarak, saldırıların devam edeceği ve sivil hedeflerin artacağı yönünde bir öngörüde bulunuyorum. Bu durumun sona ermesi gerekiyor. Rusya da barış arayışında aktif bir rol üstlenmelidir.”
“KARADENİZ’DE GÜVENLİK HIZLA SAĞLANMALI” Karadeniz’deki denizcilik güvenliğini daha detaylı bir şekilde ele alabilir misiniz? Türkiye’nin sunduğu katkılar hakkında bilgi verebilir misiniz? “Birlikte işbirliği yapabileceğimiz birçok alan mevcut. Ancak ilk olarak, Karadeniz ve buradaki gıda sevkiyatlarının güvenliğini temin etmek zorundayız. Şu an ticari gemilerin kullanabileceği bazı güvenli rotalar mevcut ve bu konuda pek çok iş ortağımız hemfikir.”
“TÜRKİYE KİLİT ORTAĞIMIZ” Tahıl anlaşmasından söz ederken, etrafta hiç savaş gemisi yoktu; bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz? “Bu durumu tam olarak kastettim. Sadece güvenli yolları açmak yeterli değil, mayınlar ve diğer tehditlerle de başa çıkmalıyız. Bu işbirliği sadece Ukrayna ile ilgili değil, aynı zamanda Avrupa’nın güvenliğiyle doğrudan ilişkilidir. Bu bağlamda, İngiltere ve Türkiye’nin yanı sıra, Fransa ve diğer kilit ortaklarımızla birlikte NATO’nun temellerini atarak tüm Avrupa halklarını korumak zorundayız. Gelecekte karşılaşabileceğimiz saldırılardan, terörizm ve diğer tehditlerden korunmak için birçok alanda işbirliği geliştireceğiz. En önemlisi ise, Ukrayna’nın yanında yer almayı sürdüreceğiz. Onlara verdiğimiz destek asla azalmayacak. İşbirliklerimizi devam ettireceğiz; fakat unutulmamalıdır ki, nihayetinde sorumluluk Rusya’nın elindedir ve henüz onlardan beklenilen bir ilerleme görmemekteyiz.”
“SAVUNMA HARCAMALARININ ARTIRILMASI GEREKİYOR” Trump yönetiminin iktidara gelmesinin ardından Avrupa’nın ele aldığı yeni güvenlik yapısına dair ne düşünüyorsunuz? Amerikalıların garantileri olmadan bunun zor olacağını düşünüyor musunuz? “Bu konuda tutumumuz her zaman açık olmuştur. Transatlantik alan ve Avrupa güvenliğimiz, NATO ittifakı tarafından korunmaktadır. ABD ile özel ilişkilerimiz devam etmekte ve bu bağlamda Başkan Trump ve ekibiyle çok yakından çalışmaktayız. NATO’ya olan destekleri ve 5. maddeye duyulan bağlılıkları oldukça net. Avrupa’nın savunmaya daha fazla yatırım yapması gerektiğini ifade ediyoruz. Bu noktada Türkiye ve diğer ortaklarımız da benzer bir yaklaşım benimsemekte. Avrupa’nın defans harcamalarını artırması gerektiğine dair düşüncelerimiz Trump ile örtüşmektedir. Bu hedef doğrultusunda ortaklarımızla yakın işbirliği halindeyiz; askeri ittifakımız da güçlü bir şekilde devam etmektedir.”
Ama yeni bir ittifak oluşturmayı düşündüğünüzü ifade ettiniz. “Hayır, kesinlikle. Güvenliğimizin temeli NATO’dur. Bu konuyu her zaman vurguladık. Birlikte yakın çalışacağız. İngiltere ve Türkiye olarak bu fikri paylaşıyoruz. Tüm ortaklarımızla işbirliğimizi sürdüreceğiz. Karşılaşılabilecek yeni tehditler göz önünde bulundurulduğunda, diğer ülkeleri de savunma harcamalarını artırmaları yönünde teşvik edeceğiz. Türkiye, bu alanlarda eşsiz deneyimlere sahiptir.”
Avrupa Birliği üyesi olmadığımızı da belirtmeliyim. “Artık İngiltere de AB üyesi değil. Ancak, aynı zamanda AB ile yapılan güvenlik ve savunma iş birliklerine yönelik bir arayış içindeyiz. Bu, bence, ikili ilişkilere ve NATO içindeki güvenlik ilişkilerimizi güçlendirmek için önemli bir adım.