Selışık, AA muhabirine yaptığı açıklamada, son zamanlarda dünya genelinde artan bölgesel çatışmaların tarım sektörü üzerinde derin etkiler bıraktığını belirtti.
Tarım politikalarında korumacı bir yaklaşımın benimsenmeye başlandığını vurgulayan Selışık, “Artan bölgesel çatışmalar, iklim değişikliği ve ekonomik belirsizlikler, birçok ülkeyi gıda ve tarımsal ürün ihracatında korumacı önlemler almaya yönlendiriyor. Bu durum, gıda arz güvenliğini tehdit ediyor. FAO olarak, küresel gıda ticaretinin adil, şeffaf ve sürdürülebilir olması gerektiğini savunuyoruz. Gıda güvenliği açısından küçük çiftçilerin korunması, ekonomik ve ekolojik sürdürülebilirlik kriterlerinin gözetilmesi önem arz etmektedir.” şeklinde konuştu.
– SAVAŞ VE GERİLİMLERİN ETKİSİ
Selışık, küresel tarım ve gıda tedarik zincirinin karmaşık bir yapı olduğunu ifade ederek, bu zincirdeki kopmaların özellikle gelişmekte olan ülkelerde gıda güvenliği risklerini arttırabileceğini belirtti.
Örnek olarak Rusya-Ukrayna Savaşı ve korumacı politikaların, buğday ve gübre gibi hayati tarım girdilerine erişimi zorlaştırarak küresel enflasyonu artırdığını kaydetti. 50’den fazla ülke, buğday ihtiyacının yüzde 30’undan fazlasını Rusya ve Ukrayna’dan temin etmekte; ayrıca Rusya, küresel gübre üretiminin yüzde 14’ünü sağlamaktadır. Avrupa’daki birçok ülke ise gübre arzının yarısını Rusya’dan almaktadır.
Selışık, Çin’in dünya nüfusunun yüzde 20’sini barındırırken, küresel gıda üretiminin yüzde 25’ini tek başına karşıladığını ifade etti. Bu durumun, Çin’de yaşanacak herhangi bir sorunun tüm dünyayı etkileyeceğini gözler önüne serdiğini belirtti.
Ayrıca, Kovid-19 pandemi döneminde de tedarik zincirini zorlayan kısıtlamaların yaşandığını hatırlatan Selışık, FAO olarak ihracat kısıtlamalarının kaldırılması gerektiğini savunduklarını ifade etti.
– “TÜRKİYE, KOMŞU ÜLKELER İÇİN DE KRİTİK ROL ÜSTLENİYOR”
Türkiye’nin tarım ve gıda üretiminde önemli bir ekonomik güç olduğuna dikkat çeken Selışık, şu sözlerle açıklamalarını sürdürdü:
“Türkiye, un pazarının yüzde 23’ünü kontrol etmekte ve makarna üretiminde dünyada ikinci sırada yer almaktadır. Zeytin ve fındık gibi ürünlerde de lider ülkeler arasında bulunmaktadır. Ancak un ve makarna sanayisi için buğday ithalatına ihtiyaç duymaktadır. Günümüzde Türkiye, gıda güvenliği açısından risk taşımamaktadır. Yine de, ham maddede küresel sisteme bağımlı olduğu için ihracat yasaklarından etkilenme ihtimali mevcuttur. Bunun yanı sıra, güçlü tarımsal potansiyeli ve ürün çeşitliliği sayesinde sadece kendi gıda güvenliğini değil, Irak ve Suriye gibi komşu ülkeler için de kritik bir rol oynamaktadır.”