Büyük Çamlıca Camisi’nde düzenlenen taziye programına, ikindi namazının ardından Hasan Çelebi anısına İstanbul’un yanı sıra yurt içi ve yurt dışından birçok davetli katıldı.
Kur’an-ı Kerim tilaveti ve duaların ardından misafirlere yemek ikramı yapılırken, Çelebi’nin oğlu Mustafa Çelebi taziyeleri kabul etti.
“HASAN HOCA, BİZİM BÜYÜK BİR KALEMİZDİ”
Hasan Çelebi’nin talebelerinden, Katar Mushafı’nı yazan Suriyeli hattat Ubeyde el-Banki, Anadolu Ajansı muhabirine yaptığı açıklamada, Hasan Çelebi ile 1997 yılında İstanbul’da tanıştığını dile getirdi.
Çelebi’ye 1999’a kadar öğrenci kaldığını ve o yıl icazet aldığını aktaran Banki, “Hasan Hoca, Allah rahmet eylesin. Bizim için büyük bir kalemdi ve Hamit Aytaç’ın devamıydı. Büyük bir kaybımız oldu. Bir kalenin yıkılması gibi, biz de derin bir acı yaşıyoruz ama yolumuza devam edeceğiz.” şeklinde konuştu.
Banki, tevazu ve ahlakı Hasan Çelebi’den öğrendiğini belirterek, “Bize çok şeyler öğretti. Sadece hat değil, edebi, ahlak ve terbiye yönünden birçok ders aldık. Hat sanatında çok önemli sırlar paylaştı bizimle. ‘Hattatın sırrı yazarın içindedir, yazdığı zaman o sırlar ortaya çıkar.’ derler. Biz de onun sırlarını koruyarak aynı yolda ilerleyeceğiz. Öğrencilerine daima yumuşak davranırdı. Aldığımız tüm dersleri öğrencilerimize aktarmayı umuyoruz.” dedi.
“BİR BABA GİBİ BAKARDI, ÇOK MÜTEVAZI BİRİSİYDİ”
İslam Tarih, Sanat ve Kültür Araştırma Merkezinin (IRCICA) hat sanatı bölümü sorumlusu Said Kasımoğlu, 2000 yılında IRCICA’da çalışmaya başladığında Hasan Çelebi’nin merkezdeki hat yarışmalarının jüri başkanı olduğunu, 1986’dan bu yana birçok yarışmanın jürisinde yer aldığını söyledi.
Kasımoğlu, Çelebi ile yurt dışı seyahatleri yaptıklarını ve onunla birlikte Tunus’taki hat günleri etkinliklerine katıldıklarını belirterek, “Onunla beraber oturduğumda büyük bir rahatlık hissederdim. Bana bir baba gibi yaklaşırdı. Ben ondan daha gençtim ama bana karşı daima saygılıydı. Çok mütevazı bir insandı. Komşuluğumuz da vardı; her zaman evlerine giderdim, ailevi bir bağımız oluştu. Hoca her konuda üstündü.” ifadelerini kullandı.
“HERKES ONA GELİNCE HAL DİLİYLE YA DA KAL DİLİYLE DERS ALIYORDU”
Süleyman Demirel Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yusuf Bilen, Hasan Çelebi ile ilk tanışmasının 1992’de Erzurum’daki öğretmenlik döneminde gerçekleştiğini belirtti.
Çelebi ile ilgili bir hatırasını paylaşan Bilen, “İlk tanışmamız böyle oldu. O zamandan sonra sıkça görüştük. Kendisi bana teberrüken ders verdi. İkazetnamemi imzalayan hocalardan biriydi. Daha sonra divani yazı dersine başladım.” dedi.
Prof. Dr. Bilen, Hasan Çelebi’nin yaşamına dair yorumlarda bulunarak, “Yeni nesil gençlerin onu örnek almasını öneriyorum. Ben de kendisinden çok şey öğrendim. Mustafa Halim Özyazıcı hakkında yüksek lisans tezim üzerinde çalışırken sıkça görüşme fırsatım oldu. O zaman hoca, ‘Dünyayı kazanmak isteyen hattı çalışsın, ahiretini kazanmak isteyen yine hattı öğrensin.’ derdi. Allah razı olsun. Herkes doğrudan ondan ders almasa da, diğer hocalardan ders alanlar da Hasan Hoca’dan istifade etmişlerdir. O, her anlamda geniş bir gönüllüydü ve herkesi kucaklıyordu.” şeklinde konuştu.
“HASAN ÇELEBİ’YE GELENEKSEL SANATLARIN REİSİ DE DİYEBİLİRİZ”
Hasan Çelebi’nin talebelerinden Şerafettin Turan, güzel sanatlar tezhip bölümü mezunu olduğunu ve 2000-2001 yıllarında birebir ders almak için atölyesine giderek tanıştığını ifade etti.
Hasan Çelebi’nin hat sanatındaki ustalığının ona “Reis-ül Hattatin” (Hattatların Reisi) unvanını kazandırdığını vurgulayan Turan, “Hasan Çelebi, bize ‘hat bir çizgidir’ derdi. Yani insanın da kendine özgü bir çizgisi olmalı. Fakat o çizgiyi düzgün çizebilmek için sabırlı olmak gerekir. Estetik duygusunun güçlü olması ve tarihi bilmek önemlidir. Sadece hattatların reisi değil, ona geleneksel sanatların reisi de diyebiliriz.” şeklinde ifade etti.
Turan, Çelebi’nin sanatı sayesinde kendinden sonra binlerce öğrencinin yetiştiğini vurgulayarak, “Hat alanında Hasan Çelebi’nin etkisiyle dünya genelinde önemli hattatlar yetişmiştir. Şu an Türkiye’de İstanbul ve Erzurum’da pek çok öğrenci var. Bugün cenaze töreninde Sivas’tan ve Isparta’dan birçok talebe katıldı. Onun ihlası, verdiği değer ve yaşam tarzı ile bizlere örnek oldu. Onun yetiştirdiği talebeler aracılığıyla bu sanatın sürekli varlığını sürdüreceğine inanıyorum.” dedi.