1. Haberler
  2. Gündem
  3. TBMM Başkanı Kurtulmuş’tan Japonya Ziyareti İle İlgili Açıklamalar

TBMM Başkanı Kurtulmuş’tan Japonya Ziyareti İle İlgili Açıklamalar

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, dönüşü sırasında uçakta gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Kurtulmuş’un açıklamaları şu şekilde;

Japonya Temsilciler Meclisi Başkanı Fukshiro Nukaga’nın daveti üzerine milletvekillerimizle birlikte resmi bir ziyaret gerçekleştirdik.

Bu ziyaret boyunca, Temsilciler Meclisi Başkanı Nukaga ve Danışma Meclisi Başkanı Sekiguchi Masakazu ile verimli görüşmeler gerçekleştirdik. Ayrıca, milletvekili arkadaşlarımızla birlikte Temsilciler Meclisi Genel Kurulu’nu selamlayarak çalışmalarını izleme fırsatı bulduk. Heyetimize ve şahsıma gösterdikleri ev sahipliği için kendilerine teşekkür ediyorum.

Japonya Veliaht Prensi ve Prensesi ile yaptığımız görüşmenin ardından, İmparator Naruhito ve İmparatoriçe Masako tarafından kabul edildik. Veliaht Prens ile görüşmemiz ve İmparator’un kabulü, Türkiye’ye duyulan ilgi ve sevginin bir göstergesiydi.

Ziyaret programımız çerçevesinde, Japonya’nın önde gelen düşünce kuruluşlarından Sasakawa Vakfı’nda “Ortadoğu’da Barış Perspektifi ve Türkiye” konulu bir konferans verdik. Bu konferans aracılığıyla, Japon akademik ve diplomatik çevrelerinden temsilcilerle bir araya geldik.

Ayrıca, 6 Şubat 2023’te meydana gelen Kahramanmaraş merkezli depremler sonrası yardıma gelen Japon Afet Yardım Ekibiyle bir araya geldik ve Türk halkı adına onlara bir kez daha minnettarlığımızı sunduk.

Tokyo’daki Yunus Emre Enstitüsünde, el sanatları, Türkçe ve Türk musikisi kurslarına katılan Japon vatandaşlarıyla buluştuk. Başkentte, güzel bir şekilde inşa edilen Tokyo Camii’nde dostlarımızla bir araya gelmek de önemli bir ziyaret oldu.

Türkiye ile Japonya arasındaki ilişkilerin temellerinin atılmasında önemli bir rol üstlenen, Türk toplumunun temsilcisi ve Japonya’da İslam’a dair önemli çalışmalar yapmış olan büyük bilim insanı Abdürreşid İbrahim Efendi’nin kabrini ziyaret ettik.

Japonya’nın Nagoya şehrinde Türk toplumu temsilcileriyle bir araya geldik. Gifu Fatih Camii ve Tsushima Ayasofya Camii derneklerini ziyaret ederek hemşehrilerimizle sohbet ettik ve sorunlarını dinledik. Bizi samimiyetle karşılayan, Türkiye’den uzakta ev sahipliği yapan hemşehrilerimize teşekkürlerimi iletiyorum.

SORU: Japon İmparatoruyla yaptığınız görüşme, sizi kabul etmesi gerçekten önemliydi. Bu durum bize neyi gösteriyor?

İlişkilerimizin 100. yılına yaklaşırken, hem Temsilciler Meclisi hem de Danışma Meclisi başkanlarıyla yaptığımız yapıcı görüşmeler, Japonya’nın Türkiye’ye ve ilişkilerimize verdiği önemi gösteriyor.

Görüşmelerimizde Türkiye’nin artan uluslararası nüfuzu ve dünya meselelerine etkin çözümler üretebilme kapasitesinin sağladığı etkiyi gözlemledik. Bu durumun zamanla nasıl geliştiğine tanıklık ediyoruz.

Suriye ve Filistin meseleleri gibi konular gündeme geldiğinde Türkiye’nin görüşlerinin ve potansiyel iş birliklerinin dikkatle izlendiğini görmek, Türkiye’nin uluslararası alandaki etkisini ortaya koyuyor.

Biz, “Uluslararası ilişkilerde toplantı yaparak sorun çözdük” söyleminin ötesindeyiz. Nitelikli ve ön yargısız bir şekilde, Türkiye’nin millî çıkarlarını öne alan ilişkilere odaklanmalıyız. Türkiye’nin millî ekseni, asıl noktamızdır.

Dünya yeni bir döneme giriş yaparken, bu evrimin nasıl şekilleneceği belirsiz görünüyor. Ancak çok kutupluluğun ve çok kültürlülüğün bu dönemin temel özellikleri arasında yer alacağını düşünüyorum. Bu çerçevede, potansiyeli yüksek birkaç ülkenin varlığı dikkat çekiyor ve Türkiye ile Japonya bu ülkeler arasında bulunuyor.

SORU: Türkiye’nin gündeminde TÜSİAD ile ilgili gelişmeler var. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu konudaki sert açıklamaları dikkat çekti. Bu hususta değerlendirmenizi merak ediyoruz.

Türkiye’nin demokrasi tarihi incelendiğinde, demokratik tecrübenin her zaman pürüzsüz bir seyir izlemediği görülmektedir. 1946’dan itibaren, Türkiye çok çeşitli sancılı süreçlerden geçmiştir. Askeri vesayet döneminin yanı sıra, sivil vesayet odaklarıyla da mücadele etmek zorunda kaldık. Tüm sivil toplum kuruluşlarının, kendi meslek gruplarının çıkarlarını doğru bir şekilde temsil etmesi gerektiğinin altını çiziyorum. Bu noktada, siyasetin üstünde vesayet oluşturacak bir yaklaşımdan kaçınılması önemlidir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde şu anda pek çok siyasi parti temsil edilirken, herkesin siyasete dahil olma imkânının mevcut olduğunu belirtmek isterim. Dolayısıyla siyasetin dışında kalmaya çalışan herhangi bir kesimin, bu fırsatı kullanmasını istememiz doğal.

“Sütten ağzı yanan yoğurdu üfleyerek yer” deriz. Vesayet çağrıştıran söylemler geçmişteki tehlikeleri halkımıza hatırlatmaktadır. Bu nedenle, herkesin dikkatli ve sorumlu bir dil kullanması önemlidir.

SORU: Eski Türkiye dönemini geride bıraktık mı?

Kesinlikle, 28 Şubat döneminde medya, silahlı bir tehdidi öne çıkararak devlete yön vermeye çalışıyordu. O dönemlerde sivil toplum kuruluşları, hükümete karşı baskı kurmaya çalışıyordu. Şu anda ise Türkiye güçlü bir siyasal yapı kurmuş durumdadır. Bugün, seçim akşamı milletin iradesi ile kimin yöneteceği belirleniyor ve bu doğrudan milli karardır.

SORU: Bazı muhalefet kesimlerinden erken seçim çağrıları yükseliyor. Bu konudaki düşünceleriniz nedir?

Muhalefetin, diğer demokrasilerde olduğu gibi erken seçim isteyebilmesi doğal bir haktır. Ancak bunun için gerekli siyasi ve sayısal şartların sağlanması gerekiyor. Şu anda bu koşulların oluşmadığını gözlemliyoruz.

Uluslararası ilişkiler ve diğer önemli meseleler üzerinde dururken, seçmen kitlesini geçerli koşullar altında bir erken seçim tartışmasıyla meşgul etmenin uygun olmadığını düşünüyorum.

SORU: DEM Parti İmralı ziyaretinin ardından beklentiler oluşmaya başladı. Bununla ilgili düşünceleriniz nelerdir?

Devlet Bahçeli ve Cumhurbaşkanımızın iradesiyle başlatılan süreç, şeffaf bir şekilde ilerliyor. DEM Parti’nin bilgi vermesi önemli. İlgili devlet kurumları süreci titizlikle takip ediyor.

İmralı’dan, terörün sona erdiği bir dönemin başlangıcını müjdeleyen açıklamalar geleceğini ümit ediyorum. Ancak burada tarihler yerine sürecin hızlı bir şekilde ilerlemesi gerektiğinin üzerinde duruyorum. Çünkü bölgemiz oldukça hassas bir dönemden geçiyor. Türkiye olarak, milli menfaatimiz sadece kendi içimizde terörle mücadele değil, aynı zamanda bölgedeki istikrarın sağlanmasıdır.

SORU: Eğer İmralı’dan olumlu bir çağrı gelmezse süreç nasıl ilerleyecek?

Olumsuz bir senaryoyu düşünmeyelim; fakat Türkiye bu tür koşullara karşı da hazırlıklıdır.

SORU: Türkiye’nin uluslararası alanda yükselen değeri ile ilgili düşündüklerinizi paylaşır mısınız?

Avrupa Birliği, uluslararası ilişkilerde çok başarılı bir entegrasyon projesi olarak başladı. Ancak ortak bir Avrupa ordusu kuramamaları, Avrupa’nın zor bir süreçle karşı karşıya kalacağını gösteriyor. Avrupa’nın güvenliği, Kırım’ın ilhakıyla zayıf düştü. Ayrıca, Avrupa’da aşırı sağın yükselişi, siyasi istikrarı tehdit eden bir durum haline geldi.

Bu noktada, Türkiye’nin durumu ve rolü fazlasıyla önemli konular arasında yer alıyor. Türkiye’nin Avrupa ordusuna dahil edilme isteği ise, 1963’ten beri yürütülen AB üyelik sürecinin getirdiği çifte standartlardan kaynaklanıyor.

SORU: Kürt kökenli vatandaşlarla ilgili beklentiler ortaya çıkıyor. Bu süreçte neler söylemek istersiniz?

Herkes, ortak bir medeniyetin çocukları ve aynı vatanın evlatlarıdır. Ana hedefimiz birliğimizi korumak ve terör sorununu çözmektir. Türk ve Kürtlerin onurlarını koruyacak çözümler üretilmelidir. Bu noktada terörü sona erdirmek hepimiz için ortak bir sorumluluktur.

Bu süreç, halkın ve siyasi otoritelerin gözetiminde şeffaf bir şekilde yürütülmelidir. Herkesin dikkatli ve duyarlı olması gerekmektedir. Bu konuda yapılacak her açıklamanın, yanlış belirsizliklere yol açmaması adına dikkatle ele alınması önemlidir.

TBMM Başkanı Kurtulmuş’tan Japonya Ziyareti İle İlgili Açıklamalar
Bizi Takip Edin