Merkez Bağlar ilçesinde, Tavşantepe Mahallesi’nde 21 Ağustos 2024 tarihinde kaybolan Narin Güran’ın cansız bedenine, 8 Eylül 2024’te Eğertutmaz Deresi’nde ulaşıldı. Bu olayla ilgili olarak Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturma tamamlandı ve 6’sı tutuklu toplam 15 şüpheli hakkında hukuki süreç başlatıldı.
15 KİŞİ HAKKINDA HAPİS İSTEMİ
İddianamelerde, 15 şüpheli için “suçluyu kayırma” suçundan 6 aydan 5 yıla kadar hapis cezası talep ediliyor. Bu kişiler arasında 3 çocuk da bulunuyor. Ayrıca, tutuklu şüphelilerden Hediye Güran ile amca Salim Güran’ın işçisi olan 16 yaşındaki R.A.’nın tahliyesine karar verildi.
İDDİANAME
Başsavcılık tarafından hazırlanan iddianame, Diyarbakır 17. Asliye Ceza Mahkemesine sunuldu. İddianamede yer alan bilgilere göre, Narin Güran’ın kaybolduğu ihbarı 21 Ağustos’ta saat 20.43’te ağabeyi Baran Güran tarafından 112 Acil Çağrı Merkezi’ne yapıldı. Bu durum üzerine, uzman kolluk kuvvetleri Narin Güran’ı bulmak için Tavşantepe Mahallesi ve çevresinde geniş kapsamlı arama faaliyetlerine başladı.
Arama çalışmalarının devam ettiği 22 Ağustos’ta, Narin Güran’ın kuzeni Muhammed Kaya’nın, “Suriyelilerin kaldığı çadırların yakınında kırmızı renkli bir çocuk terliği bulduğunu ancak haber vermeyi unuttuğu” yönündeki ifadesine iddianamede yer verildi. Bu terlik, Osman Güran tarafından aile fertlerine gösterildikten sonra kolluk birimlerine bildirildi. Aile, terliğin neden Narin Güran’a ait olduğu hakkında bilgi vermeden, soruşturmanın Suriyeli kişiler ve çadırda yaşayan bireylere yönlendirilmesini sağladı.
Tavşantepe Mahallesi’nde, rüzgarsız bir ortamda elektrik tellerinin temas etmesi sonucu çıkan yangın, sorgulanan bir başka durum oldu. Yangının, toplumda risk yaratması ve Narin Güran’ın bulunmasını engelleme amacıyla düzenlendiği değerlendirildi. Kolluk kuvvetleri tarafından, aile bireylerinden farklı ifadeler alındığı ve olayın kaybolma vakası olarak görülmediği, aile tarafından bir cinayet olabileceği konusunun tekrar ele alındığı belirtildi. Bu çerçevede, yapılan araştırmalar genişletildi ve yeni adreslerde adli aramalar başlatıldı.
Narin Güran cinayeti davasında, Diyarbakır 8. Ağır Ceza Mahkemesinde gerçekleştirilen yargılama sonucunda, tutuklu sanık olan anne Yüksel, ağabey Enes ve amca Salim Güran’ın “kasten öldürme” suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldıkları hatırlatıldı. Ayrıca, Narin’in cansız bedenini sakladığını itiraf eden Nevzat Bahtiyar’ın ise 4 yıl 6 ay hapis cezası aldı ve tutukluluk halleri devam etti.
İddianamede, aşağıdaki ifadeler yer aldı:
“Alınan ifadeler ve toplanan deliller ışığında, Narin Güran’ı muhtemel ölüm saatinden sonra gördüklerini iddia eden şüphelilerin, ifade ettikleri zaman dilimlerinde Narin’i görme ihtimallerinin bulunmadığı saptanmıştır. Bu durum, şüphelilerin belli bir organizasyon dahilinde hareket ettiklerini göstermektedir. Narin’in cansız bedeninin geç bulunması, eldeki delillerin yok olmasına neden olmuştur.”
İddianamede, şüphelilerin verdikleri beyanların çelişkili ve tutarsız olduğu da vurgulandı.
İddianamenin değerlendirme bölümünde, şu hususlar öne çıktı:
“Şüphelilerin benzer beyanlarda ısrar etmeleri hayatın olağan akışına ters düşmektedir. Jandarma personelinin çalışmalara engel olunması için sürekli takip edilip dinlendiği, birtakım şüphelilerin yangına neden olarak ve bazı kişilerin olduğu terlikle olayın akışını değiştirmeye çalıştığı, diğerlerinin ise telefon kayıtlarını silerek gerçek failleri gizlemeye çalıştığı anlaşılmıştır. Kayıp şahıs araştırmaları sırasında bu tür ifadeler ve eylemler, cinayet eyleminin ortaya çıkarılmasını engellemiştir. Şüphelilerin gerçekleştirdiği bu eylemler, ‘suçluyu kayırma’ suçunu oluşturmaktadır.”
2. Çocuk Mahkemesine sunulan iddianamenin ayrıca değerlendirilmesinde ise şu ifadelere yer verildi:
“Suça sürüklenen çocukların verdikleri ifadelerin çelişkili ve tutarsız olduğu, yargılamada netleşen maddi delillerle çeliştiği saptanmıştır. Kayıp şahıs olarak başlanan araştırmaların, bu tür beyanlar sebebiyle farklı mecralara yönlendirilmesi, cinayet eylemi ile ilgili araştırmaların yapılmasına engel olmuştur. Bu eylemler, çocukların ‘Suçluyu kayırma’ suçunu işledikleri izlenimini doğurmaktadır.”
