Almanya’nın Münih şehrinde gerçekleşen 61. Münih Güvenlik Konferansı’nın (MSC 2025) “Şam için Yeni Şafak: Suriye’de Geçiş Süreci İçin Beklentiler” adlı panelinde konuşan Hakan Fidan, Beşşar Esed rejiminin devrilmesinin ardından bölge ülkeleriyle bir araya gelerek Şam’daki yeni yönetimden beklentilerini tartıştıklarını açıkladı. Fidan, 10 yılı aşkın süredir Suriye’de süregelen istikrarsızlığın ardından, bu sorunları çözme fırsatının ortaya çıktığını vurguladı.
Bölge ülkelerinin Suriye konusundaki ortak tutumuna dikkat çeken Fidan, ifade ettiği ilkeleri şöyle sıraladı: komşu ülkelere yönelik tehdit istemediklerini, terörizmin gelişmesini önlemeyi arzuladıklarını, azınlıkların kötü muameleye maruz kalmaması gerektiğini, Suriye’nin toprak bütünlüğü ile siyasi egemenliğinin korunmasının önemini ve kapsayıcı bir yönetimin gerekliliğini belirtti.
Fidan, Suriye’deki yeni yönetimin uluslararası ve bölgesel taleplere olumlu yanıt verdiğini, mevkidaşlarından Suriye yönetimi ile ilgili önemli şikayetler almadığını ifade ederek, bu kişilerin Suriye’nin karşılaştığı zorlukları anladığını söyledi.
“Her ülkede yalnızca bir yasal silahlı kuvvet olmalıdır”
Suriye’de istikrarı sağlamanın en büyük zorluklarından birinin silahlı grupların birleştirilmesi olduğunu vurgulayan Fidan, yeni yönetimin bu konuyu kapsamlı bir şekilde ele alacağını belirtti. Fidan, Suriye yönetiminin silahlı grupları birleştirme konusunda doğru adımlar attığını söyleyerek, “Bizim anlayışımıza göre, herhangi bir ülkede yalnızca bir yasal silahlı kuvvet olmalıdır.” şeklinde konuştu.
Fidan, ayrıca silahlı grupları tolere edemeyeceklerini, bunun bölgeye kaos ve istikrarsızlık getirdiğini belirtti. Ülkede düzeni sağlamak ve insanların güvenliğini temin etmek amacıyla silahlı grupların tek bir milli ordu altında toplanması gerektiğini ifade etti.
“Korumak için orada olduğumuz tüm insanlar, ülkeyi hep birlikte yönetiyorlar”
Suriye’deki sürecin devam etmekte olduğunu kaydeden Fidan, “Elbette Suriye’de attığımız her adımı yeniden gözden geçiriyoruz. Şu anda Suriye ile ilgili öncelikli hedefimiz, yeniden yapılanmaya nasıl yardımcı olabileceğimiz, ekonomiyi eski haline getirmek ve devlet kurumlarını yeniden inşa etmektir.” dedi.
Muhaliflerin kontrolü altındaki nüfusu korumak amacıyla askeri harekat gerçekleştirildiğini hatırlatan Fidan, “O dönemde yaklaşık 5 milyon kişiden bahsediyorduk. Bu, Astana sürecinin bir sonucuydu. Bugün korumak için orada olduğumuz tüm insanlar, Allah’a şükür ki, ülkeyi hep birlikte yönetiyorlar. Umarım kendilerini parlak bir gelecek bekliyordur.” şeklinde konuştu.
Fidan, Suriye’den terör örgütlerine karşı mücadelede Türkiye’nin yanında olunduğunun beklendiğini dile getirirken, PKK/YPG’nin Suriye ve bölge için DEAŞ gibi büyük bir tehdit oluşturduğunu ifade etti. Ayrıca, Türkiye, Irak ve İran’dan gelen uluslararası teröristlerin Suriye’nin kuzeyinde toplandığını ve DEAŞ’a karşı savaşma bahanesiyle gizlendiğini belirtti.
Fidan, ABD ordusuna yönelik olarak “hapishane hizmeti” verildiğini söyleyerek, “DEAŞ mahkumlarını hapse atacak başka yer yok. Ancak bu kişilerin ülkenin üçte birini işgal etmesine, petrol ve gaz sahalarının üzerinde oturmasına ve merkezi hükümetin diğer milyonlarca Suriyelinin bu kaynaklardan faydalanmasını engellemesine izin veremeyiz. Bu, sadece bizim için bir ulusal güvenlik tehdidi değil, aynı zamanda bölgemiz için de büyük bir sorun.” ifadelerini kullandı.
Fidan, bu konuyla ilgili ABD Başkanı Donald Trump yönetimiyle de görüşmeler yapıldığını belirtirken, “Önceki yönetimle de görev sürelerinin sonuna doğru ayrıntılı görüşmeler gerçekleştirmiştik. Şimdi Trump yönetimi yeni yeni oturuyor. Dün Bakan Rubio ile ilk yüz yüze görüşmemi gerçekleştirdim ve diğer meslektaşlarım da mevkidaşlarıyla görüşüyorlar. Umarım anlaşmaya varırız.” şeklinde konuştu.
“Suriye’nin geleceği konusunda iyimser olmamız gerekiyor”
Fidan, Türkiye’nin bölgedeki 14 yıllık desteğinin Suriye’nin egemenliği üzerinde söz sahibi olacağı anlamına gelmediğini vurguladı. “Bu, özellikle kaçındığımız bir durum. Böyle bir izlenim dahi yaratmak istemiyoruz.” diyerek, bölgede uzun zamandır var olan korku ve endişelere dikkat çekti. Fidan, bölgeye kimlerin hakim olacağı sorusunun geride bırakılması gerektiğini belirtti.
İşbirliği, saygı, dayanışma ve birbirinin egemenliğine bağlılık kültürünün yerleştirilmesi gerektiğini ifade eden Fidan, bu yaklaşımın yakın bir gelecekte gerçekleşebileceğini düşündüğünü kaydetti. Fidan, Suriye’nin geleceği konusunda iyimser olunması gerektiğine inandığını da sözlerine ekledi.